Binaların Depremden Etkilenmesi

Binaların Depremden Etkilenmesi

Prof. Dr. Haluk SUCUOĞLU, ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü, Deprem Mühendisliği Araştırma Merkezi Başkanı

Röportaj

Yapı Dünyası: Üç katlı (yığma) kargir binalarda betonarme binalara göre depremde nasıl bir etkilenme oldu? Üç katlı kargir bir bina, üç katlı bir betonarme bina ile karşılaştırılınca nasıl bir sonuç gözlendi?

Haluk Sucuoğlu: Yığma binalar daha az katlı olduklan için Marmara ve Düzce depremlerinde çok katlı betonarme binalara göre daha az hasar gördüler. Ancak deprem yönetmeliği koşullarını sağlayan üç katlı yığma ve betonarme binaların hasar görme bakımından farklı olacağını sanmıyorum. Kötü yapılan binalar yığma da olsa, betonarme de olsa depremden olumsuz etkilenmişlerdir. Yığma binaların depreme daha dayanıklı olduğu şeklindeki bir genelleme doğru degildir.

Yapı Dünyası: Zemin katından sonra çıkması olan binalarda deprem sonrası olumsuzluklar gözlendi mi?

Haluk Sucuoğlu: Çıkmalar ülkemizde çok yaygın kullanılmaktadır. Tip İmar Yönetmeliği çıkmaları teşvik etmektedir. Çıkmalar binalarda düzensizlik yaratmakta, aynca kütle merkezini yukarıya çektiği için binanın depremden daha fazla etkilenmesine neden olmaktadır. Zorunlu olmadıkça bu imar alışkanlığından vazgeçmek deprem açısından çok yararlı olacaktır.

Yapı Dünyası: Asansörlü binalar ile aynı kat sayısına sahip asansörsüz binalar karşılaştırıldığında, deprem etkileri ne şekilde oldu?

Haluk Sucuoğlu: Esasında bir fark olmaması gerekir. Asansörlü binalarda asansör kovası betonarme perde olarak düzenlenirse depremde binalar bu durumdan yarar görmektedir. Bilinçli olmasa da pratik nedenlerle oluşturulan asansör perdeleri binalara ilave deprem dayanımı sağlanmaktadır. Asansör kovalarının perde değil çerçeve ve dolgu duvar ile yapıldığı binalarda dolgu duvar bölümleri ciddi hasar görmüşlerdir.

Yapı Dünyası: Tünel kalıp ile yapılan binalar, deprem sonrası, diğer binalar ile karşılaştırıldığında nasıl bir sonuç çıkıyor

Haluk Sucuoğlu: Tünel kalıp sistemi binayı tamamen perdelerden meydana gelen bir kutu şeklinde oluşturmaktadır. Perde oranı yüksek olduğu için deprem dayanımı da genelde yeterli olmaktadır. Tünel kalıp sistemiyle İzmit’te yapılan yüksek binalar (8–10–14 katlı) Marmara depreminde oldukça iyi bir performans sergilemişlerdir. Perde boşluklarını sınırlayan bağlantı kirişlerinde imalattaki kusurlar nedeniyle bazı önemsiz hasarlar gözlenmiştir. Yetersiz yapılan prekast merdiven bağlantılarında da hasar oluşmuştur. Genel olarak bu tür sistemler oldukça yeterli deprem dayanımına sahip olmaktadır.

Yapı Dünyası: Bina yükseklikleri artınca, daha doğrusu kat yüksekliği arttıkça depremde etkilenme nasıl olur?

Haluk Sucuoğlu: Kat yüksekliği arttıkça binaların doğal titreşim periyodları artar. Basit olarak yapı doğal periyodu için 0.1 N (N: kat sayısı) ifadesini kullanabiliriz. Yani 10 katlı bir binanın periyodu yaklaşık 1 saniye civarında tahmin edilebilir. Deprem yer hareketlerinin frekans içeriğine bakıldığında en fazla 0.3–1 saniye aralığında salınımlar bulunduğu görülür. Dolayısıyla 3–10 katlı binalar yer hareketi ile en fazla etkileşime girerler. Zaten deprem tasarım spektrumlarında da bu özellik sayısal olarak ifade edilmiştir. Yüksek, yani uzun periyodlu yapılar ağırlıkları oranında depremde daha az kuvvetlere maruz kalırlar, ancak deplasmanları arttığı için kat ötelenmelerinin sınırlanması gerekir. Deprem Yönetmeliği tüm bu konularda gerekli önlemleri ve hesap yöntemlerini içermektedir.

Yapı Dünyası: Depremden daha az etkilenmek için zemin etüt ve araştırmaları nereye ve nasıl yaptırılmalıdır?

Haluk Sucuoğlu: Zemin konusu Marmara depreminden sonra çok abartılmış ve çarpıtılmıştır. Binanın kalitesi ve deprem dayanımı tamamen göz ardı edilerek sert zeminlerdeki yapılar depremde tehlikesiz, yumuşak zemindeki yapılar ise tehlikeli olarak sınıflanmıştır. Yumuşak zeminlerin deprem dalgalarını büyüttüğü doğrudur. Ne var ki jeolojik ve jeoteknik özellikler deprem açısından parsel bazında değişim göstermezler. Deprem yönünden jeolojik, jeofizik ve geoteknik özelliklerin imar planı bazında tesbit edilmesi ve planlara işlenmesi gereklidir. Özel durumlarda parsel bazında geoteknik etüd yapılabilir, ancak idareler tarafından jeolojik ve jeofizik etüd istenmesi herhalde dünyada ilk kez Türkiye’de olmuştur. Deprem sonrası kısa dönemde yer bilimleri meslek mensuplarına suni olarak iş hacmi sağlayacak olan bu durum uzun vadede bu mesleklere zarar verecektir. Halihazırda birçok yerleşim yöresinde inşaat yapılacak arsalarda açılan 2–2.5 metre derinliğindeki muayene çukurlarına bakılarak jeolojik etüd raporlan hazırlanmaktadır. Doğal olarak bu raporlar yapım mühendislik projesine hiçbir faydalı veri saglamamakta, sadece alınan ücretin karşılığında usulen verilmektedir.

Yapı Dünyası: Şu anda sağlam gözüken binaların sağlamlığından ermin olabilmek için nasıl bir araştırma yapılmalıdır?

Haluk Sucuoğlu: Mevcut yapıların deprem dayanımının belirlenmesi çok önemli ve çözümü zor olan bir sorundur. Yapılarımızın büyük çoğunluğunun deprem dayanımını bilmiyoruz, ne var ki büyük olasılıkla yeterli dayanıma sahip olmadıklarını biliyoruz. Marmara depreminden sonra binalarda “deprem testi” yapılması gibi bir tabir gelişti. Ben bunun ne anlama geldiğini bilmiyorum. Ama binanın içinde yapılan bazı ölçümlerle deprem dayanımını tesbit etmenin mümkün olmadığını gayet iyi biliyorum. Üniversitemizde yaptığımız uygulamalarda önce binanın projesini elde etmeye çalışırız. Projeler varsa, imalatın projeye uygunluğunu araştırırız. Bunun için bazı tahribatsız ve tahribatlı deneyler uygulanabilir, ancak bu deneylerden çok sınırlı bilgi alacağımızı biliriz. Proje yoksa binanın röleveleri çıkartılarak aynı işlemler yapılır. Daha sonra binanın bilgisayar modelleri hazırlanır ve deprem simülasyonu yapılır. Binanın bulunduğu deprem bölgesinin şartlarında Deprem Yönetmeliği hükümlerini sağlanması sorgulanır. Neticede bu analizlere dayalı olarak bir karar verilir. Özetlediğim bu süreç oldukça zahmetlidir ve bina projesinin yeni baştan yapılmasına eşdeğer emek gerektirir. Benim bildiğim yöntem budur. Daha basit olarak binalara “deprem testi” yapılıp nasıl güvenilir, inanılır sonuç alındığını ben de merak ediyorum.

©Röportaj Yapı Dünyası Dergisi 2000 Sayı: 54 de yayımlanmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir