Siyaset ve İhanet…

Siyaset ve İhanet…

47 Yıllık Bir Mimarın Meslek Anıları – 5

Sezar AYGEN, İTÜ, Yüksek Mimar

1980 ihtilali olmuş siyasi partiler kapatılmıştı. 1982 Anayasasının %92’lik bir çoğunlukla kabulünü takiben, siyasi yaşamın başlayacağı, siyasi partilerin kurulduktan sonra, 1983 yılında genel seçimlerin yapılacağı, o günün yönetimi tarafından ilan edilmişti. Emekli Orgeneral Sn.Turgut Sunalp hemen bir parti kurdu ve ülke çapında tanınmış pek çok ismi partisinde topladı. Kapatılmış bulunan Adalet Partisinin mensupları, Sn.Süleyman Demirel’in yasaklı olması, Zincirbozan’da göz altında tutulması yüzünden büyük bir sıkıntı içindeydiler. Parti ileri gelenlerinin yasaklı olmayanları, gerekli danışmalarda da bulunarak, Büyük Türkiye Partisini kurdular. Ancak bu partinin de ömrü çok kısa oldu ve yönetim tarafından  kapatıldı. Tam o günlerde önemli bir potansiyel olan AP oylarını toplamak üzere, Sn.Turgut Özal kolları sıvadı ve yeni bir parti oluşturdu, adını da Ana Vatan Partisi koydu. Büyük Türkiye Partisinin kapatılmasından sonra, onun yerine Doğru Yol Partisinin kurulmasına karar verildi. Ancak, kurucu olarak, Çankaya’ya bildirilen isimlerin bir bölümü her seferinde veto ediliyor, bu nedenle de parti bir türlü hukuksal kimliğe kavuşamıyordu. DYP, 1984 yılında yapılan genel seçimlere bu nedenle katılamamıştır. Aynı yıl, içinde benim de bulunduğum yeni kurucularıyla birlikte, DYP hükmi kimliğine kavuştu ve siyasi çalışmalarına başladı.

O günlere değin bir siyasi partinin içinde yer alacağımı asla düşünmemiştim. Orta Okulda olduğum 1950 yılından beri, elbette ki ülkem içindeki gelişmeleri izliyor, olumsuz bulduklarımı eleştiriyor, nedenlerini sorguluyor, olumlu gördüklerim için sevinç ve güven  duyuyordum. Bu arada tabii ki, siyasi partiler, liderler, kadrolar, eğilimler, yapılanlar, yapılamayanlar ile de dikkatle ilgileniyor, kendi kriterlerime göre değerlendirmelerde bulunuyordum.

Zaman içinde, özellikle mesleğim ile ilgili konularda, hızla yepyeni gelişmeler göreceğimi düşlerken, doğrusu, büyük bir sukut-u hayal yaşadım. Çarklar belki iyi yönlere doğru dönüyordu ama çok ağır, çok zaman kaybederek hareket etmekteydiler.

Oysa ben, mesleki alanımda bir hayli bilgi ve birikime sahip olmuştum. Yurt dışında da çalışmalarım olmuştu. Bağdat Milli Kütüphane binası için teklif vermiştim. Libya’da Al Fatah üniversitesi için istenilen önerilerim, yeterlik kazanmıştı. Suudi Arabistan’da tasarladığım bir villa, Cidde kentinde inşa edilmişti ve daha önemlisi, Mekke, Mina’da yapılacak, 500 yataklı, Hac ziyaretçileri hastane projesinde 1.lik ödülü almıştım. Avrupa’da da çalışmalar yapmaktaydım. Almanya’da (Stuttgart’ta yaşayan bir Türk Mimarla birlikte) bir yarışmaya girmiş ve 3.lük ödülü kazanmıştım. Tabii bütün bu uğraşlar sürecinde, dış ülkelerde, inşaat sektöründe geçerli olan yasalar ve kurallar hakkında ayrıntılı bilgilere sahip olmuştum. Büroma en az 6 adet yabancı kaynaklı mesleki yayın girmekteydi her yıl. Onları, oralarda yapılanları, konuya ilişkin yazılanları dikkatle inceler, Fransızca ve Almanca olan ilginç yazıları mutlaka tercüme ettirirdim. Kısacası, edinmiş olduğum bilgi ve birikimlerimle, mesleki alanımızda önemli hizmetler yapabileceğime, yenilikler getirebileceğime inanmaktaydım. Bu nedenle ve DYP kurucularının devamlı veto edilmesine duyduğum tepkiler yüzünden, kurucu üyeleri arasına katıldım ve böylece de siyasi yaşamım başlamış oldu. Siyasi hayatım, pek çok ilginç anılarla doludur. Ancak, ben, bu yazıyı yazmaya, siyasi anılarım nedeni ile değil, daha çok mesleki bir anı olması nedeni karar verdim.

DYP Kurucu üyelerinden olduktan sonra, Devlet büyüklerimizle, hükümetlerimizde görev yapan tüm AP li bakanlarla tanışma olanağı buldum. Hepsi ile aramızda iyi bir diyalog oluşmuştu. Aynı amaca hizmet vermenin bütünlüğünü ve birlikteliğini yaşamaktaydık. Sık sık, yurdumuzun çeşitli köşelerine, eski bakanlarımız, parti ileri gelenlerimizle seyahatler yapıyor, bu suretle görmediğim yerleri de görüyor, halkımızı daha iyi, daha yakından tanıma imkanını buluyordum.

Bu seyahatlerimizden birisi de Burdur’daki parti toplantısı için yapılandı. Benim arabamla Burdur’a gittik ve döndük. Yanımda ve arkada birer kurucu üye arkadaşım oturmaktaydı, arka koltuğun ikinci kişisi ise bir eski bakanımızdı. Burdur’da geniş katılımlı, bizlere moral veren güzel bir toplantı yaptık. Gidiş-dönüş yol boyu samimi bir hava içinde ve neşeyle dopdolu olarak geçti. Bahis konusu ettiğim eski bakanımızla yakın iki dost gibi olmuştuk. Daha sonraları birbirimizi evlerimizden dahi arayabiliyor, bazı toplantılara birlikte katılıyorduk.

Sn.Demirel, “Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner.” sözleri ile, toplantılarımızda bizleri motive eder, moral aşılardı. Gün geldi, kuruluştan tam 8 yıl sonra hesaplar gerçekten dönüverdi. 1991 yılı genel seçimlerinde DYP, 1.parti oldu ve hükümeti Sn.Demirel kurdu. Tuhaf bir tesadüf, Maliye Bakanlığına da sözünü ettiğim eski bakanımızı atadı.

Klasik ve gerekli olan kutlama ziyaretimde, kendisini bir hayli değişmiş buldum. Eski dostane yaklaşım ve davranışlarından eser kalmamıştı, havalanmıştı bir hayli… Kutlama ziyaretinde yalnız olmadığım için “Bu hava bana değildir her halde” diye düşünmüştüm. Oysa hedef benmişim.

Birkaç ay sonraydı, Maliye Bakanlık kompleksini tasarlayan Mimar olarak, yine site ile ilgili bir konuyu görüşmek üzere Sn.Bakandan randevu talebinde bulundum. Tabii artık kendisi ile görüşemiyor, özel kalemi kanalı ile haber bırakabiliyordum. Bir süre bekledim, ses seda çıkmayınca arayışımı ve talebimi yineledim. Üçüncü aramamdan sonra, özel kalem müdürlüğünden, isteğimin Sn.Bakana iletildiğini, ancak yoğunluğu nedeni ile beni arayamadığını öğrendim.

Ne acıdır ki, Proje ve İnşaatları ile 17 yıldır uğraştığım Maliye Bakanlığı binaları için görüşme randevusu talebim, yalnızca tek bir bakandan kabul görmemişti. 17 yıl boyunca gelip giden ve çeşitli partilere mensup, en az 5-6 Sn.Bakan, ne zaman randevu istesem vermişti de -Bu isimlere Sn.Unakıtan’da dahildir-, yakınım bildiğim, partili arkadaşım, ideal birliği yaptığımız kişi tarafından red edilmiştim.

Oysa o sıralarda aynı Sn.Bakan, bir takım ihracatçı, ithalatçı, sanayici ve iş adamının randevu taleplerini anında kabul etmekteydi, bunu da tespit etmiştim. Kaldı ki, ben ne kredi isteyebilir, ne de vergi affı dileğinde bulunabilirdim. Sadece yapılarda gördüğüm bazı aksayan ve bozulan hususları en yetkili mercie aktarmaktı maksadım. Bunları yazmaktan amacım, kimseyi kötülemek değil, bir gerçeği, ülkedeki en üst düzey kişiler tarafından, bizim mesleğimize bakışı ortaya koyabilmektir.

Tabii, bu arada şunu da belirtmeyi unutmamalıyım, SİYASET ve İHANET sözcüklerinde yalnızca uyak birlikteliğinin olmadığını, ayrıca anlam beraberliğinin de varlığını, bu deneyimim ile öğrenmiş oldum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir