Öküzün Boynuzu Üzerindekiler

Öküzün Boynuzu Üzerindekiler

Cihat Uysal, Mimar Y. Mühendis

Küreselleşmenin tüm toplumları tek tip hale getirme sürecine sokmasıyla, onun yarattığı sorunlar, özellikle de inşaat, sağlık, eğitim konularındaki olumsuzluklar yayılıyor. Bu yazıdaki yapı ya da inşaat sözcükleri yerine başka birini koyarsanız önemli bir farklılık olmayacağı söylenebilir.

Yapı, yapılmış olan anlamına gelen bir sözcük. Yapı sözcüğünün diğer anlamlarını yazının dışında tutuyorum. Çünkü, niyetim yapı bilgisi ve yapı tasarımının verilerinde meydana gelen kirlenmeyi dile getirmek Yapı deyince kuşkusuz söylenmek istenen bizi kuşatan yapay çevredir. Yapı sektörünün varoluş nedeni de budur. İçinde örneğin, ahşap, kum, çakıl, mermer.. v.b. doğal ögeler olsa da, ona yapaylık kazandıran, yapım yani inşaat eylemidir. Küreselleşme sürecinde büyük boyutlarda üretim yapılan ve bunun sonucunda sayısız değişim ve dönüşüme uğrayan ürünlere ilişkin bilgi de izlenemez hızla artıyor. Başta çelik, çimento, boya olmak üzere yapılarda kullanılan ürünlerde bir çok hatanın farkında olmadan sürdürülmesine neden olmaktadır. Yıllar önce asbest konusundaki kuşkular bir önceki kuşağın belleğindedir. Kaldı ki, taşıyıcı yapıdan başlayarak ısıtma, havalandırma, aydınlatma v.b. bir çok sistemin yerinde (şantiyede) üretilmesi, bir araya getirilmesi gerektiği için, bu katmanların yan yana gelmesi sırasında oluşan bir sürü sorunun bilgi ve eğitim boyutu daha da önem kazanmaktadır.

Yapı üretimi, onun nasıl yapılacağını tanımlayan tasarım süreci ile başlar. Sorunumuz da tam bu noktada yoğunlaşıyor. Meslek bilgisi verilirken, Yapı Bilgisi adı ile okutulan bir ders var. Yukarıda özetlediğim gibi yapım sürecinin koşulları sürekli değiştiği için, bu ders programlarının güncellenmesi başlı başına bir sorun. Güneş sisteminin bulunması ile nasıl öküzler dünyayı başının üzerinde taşımaktan kurtuldu ise, yapı bilgisinde de benzeri kurtuluşlar gerekiyor. Bugün gelinen noktada, benzeri sorunlar daha kısa aralıklarla bir çok yanlışı bize sürekli olarak hem de yineleyerek yaşatmaktadır. Bu nedenle, dünyanın öküzün boynuzları üzerinde durduğuna benzer bir çok batıl inanç ile birlikte yaşadığımızın ayırdında olmamız gerekiyor. Modernizm yani, teknolojinin rasgele ve de hızlı gelişmesi sonucunda varılan olumsuz koşullar başta sağlık olmak üzere yaşamın bütün alanlarında geçerli.

Küreselleşme nedeniyle, özellikle teknolojik bilginin ve ürünün üretim odakları pazarın egemenlerinin elinde olunca, üretilen bilginin yerelleşmesi, yeryüzünün heryerine eriştirilmesi yani sindirilmesi, pazarlama hızının gerisine düşmektedir. Ürünün pazara girmesini ülkelerin eğitim sistemi yeterli hızla izleyememektedir. Bu durum özellikle ülkemiz gibi teknoloji ve onun bilgisini üretme ve de izleme konusunda altyapısı yeterince gelişmemiş ülkelerde aldanmaya dayalı bir ortam hazırlamaktadır. Eskiden, yani yetmişli yıllara değin böyle bir endişe neredeyse yok iken özelleştirme furyası ile eğitim kurumlarının bu süreci kurumsal olarak hiç izleyememeleri resmi okullara da bulaşmıştır. Temel sanayi ürünlerinde bile standartlaşmayı kağıt üzerinde tanıyan, onu yeterli etkinlikte denetlemek şöyle dursun izlemeyi bile gerçekleştiremeyen bir yapıdan daha fazlasını beklemek iyimserlik olur. Örneğin, betonarme nervürlü donatı üretiminde karbon oranı kontrolu, yapı kimyasalları, kimyasal dübel, plastik ürünler, katkılı çimento gibi ürünlere kendi gözlemlerinizi ekleyebilirsiniz. Daha da önemlisi, söz konusu malzemelerin, yapı içinde yan yana geldiği diğer malzemelerle bir arada iken ortaya çıkabilecek sorunların bilgisinin üretilmesidir. Çünkü, bu süreç, malzemeyi üretenin sorumluluk alanından çıkmakta, kısa vadede üretici ve şantiye çalışanlarının uzun vadede ise hepimizin sorunu olmaktadır.

Yukarıda özetlemeye çalıştığım konular sorunun ancak küçük bir bölümüdür. Konuyu küresel boyutta ele alacak olursak, durum daha iyi değildir. Örneğin, bir çok ürünün kullanımı sonucu ortaya çıkabilecek sorunlar yeterince bilinmeden, belirlenmeden, yeryüzünde yaygın olarak pazarlanmaktadır. Sadece bazı ürünlerin kullanımı, yine bazı ülkeler tarafından sınırlandırılmaktadır. Özetle, öküzün boynuzları üzerindekiler tarihteki en büyük boyutlarına erişmiş halde yaşam sürüyor. Silahlanmanın durdurulamadığı bir dünyada, acaba böyle bir beklenti içinde olmak iyimserlik midir? Bir bakıma başta çevre kirliliği, küresel ısınma olmak üzere benzeri bir çok sorunun kaynağı da bu ve benzeri duyarsızlıklar  değil midir?

©Yapı Dünyası Dergisi 2006

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir