17 Ağustos Depreminden Sonra Çalışmalar Yeterli Oldu mu?

Körfez Depreminden Sonra Ülkemizde Depreme Dayanıklı Yapılar İle İlgili Çalışmalar Yeterli Oldu mu?

Prof. Dr. Aytaç MERTOL

17 Ağustos 1999 körfez depreminden sonra, geçen süreç içinde Ülkemizde deprem konusunda çok sayıda yazıldı, çizildi, söylendi, depremin ne zaman olacağına dair çeşitli kehanetler yapıldı, televizyonlarda çeşitli görüşler belirtildi. Ayrıca üniversitelerde çeşitli akademik bilimsel çalışmalar yapıldı. Hala deprem konusunda açık oturumlar yapılmaktadır. Bu konularda yapılan konuşmalardan görüldüğü gibi, konuşmacıların açık olarak belirttiği bir gerçek mevcuttur. O da deprem öncesi ve sonrası değişen bir şey olmadığı ve bu kanı çeşitli kesimler tarafından da kabul edilmektedir. Özet olarak bu süreç içinde işe yarayan çalışmalar yapılmamıştır. Uygulamaya konulan, sorunları çözücü, depreme dayanıklı  yapı ile ilgili  bilimsel çalışmalar mevcut değildir. Ülkemizde Körfez Depreminden sonra, depreme dayanıklı olmayan büyük mevcut bir yapı stoğuna ilave olarak, yeni yapılan sağlamlığı belirsiz yeni yapı stokları yapılarak, sorunlar dağ gibi büyüyerek, depreme dayanıklı yapıların rehabilitasyonunun, güçlendirilmesinin sağlanması, tamamen olanaksız duruma getirilmiştir. Yapıların güçlendirilmelerine, kaynak bulunması, büyüyen rakamlar ve bu konuda uzman elemanların azlığı, inşaat için belli bir zamanın gerekliliği, güçlendirmelerin yapılmasını zorlaştırmıştır.

Ülke topraklarının %96’sı deprem bölgeleri içerisinde olup nüfusun %98‘i bu bölgelerde yaşamakta, her yıl önemli  boyutta deprem hasarları ile karşılaşılmaktadır. Uzman yapı mühendisleri, Depreme Dayanıklı Hesap Yapım Kurallarına ve Depreme Dayanıklı Yapıda Şekilsel ve Biçimsel Yapı Kurallarına ve Betonarme Yapı Hesap Yapım Kurallarına uyarak, her türlü zeminde, depremden yıkılmayan yapılar yapabilirler. Ülkemizde depremden oluşan büyük hasarların esas nedenleri hakkında doğru dürüst görüşler belirtilmemiştir. Depremde konu, yapıların depreme  dayanıklı  yapılması, depremden can ve mal kayıplarının azaltılmasıdır. Burada bu süreç içinde deprem konusunda, deprem hasarlarının azaltılmasında hangi yöntemlerin kullanılacağı, yapıların depremden hasar görmemesi için  hangi  önlemlerin alınacağı nelerin yapılması gerektiği ve bu konularda çözüme ışık tutacak bir öneriler ve fikirler belirtilmediği gibi, deprem konusu saptırılmağa çalışıldı.

Yapının depremde yıkılmaması, hasarların az olması ve yapının sağlam yapılmasında esas etken olan, zeminle ilgili 10 parametreden sondan ikinci ve üçüncüsü jeofizikçiler, en sonuncu parametrede jeologları ilgilendirmektedir. Geri kalan 7 parametrede zemin mekaniği uzmanı inşaat mühendislerini ilgilendirir. Jeologlar tarafından yıllarca karada denizde fay kırıkları ile uğraşıldı, araştırıldı ve halen araştırılmalar devam etmektedir. Hala fayların nasıl kırılacağı, kaç adet kırılma olacağı tartışılmaktadır. Bu son derece düşündürücü olup, konuya nasıl bir ciddiyetle yaklaşıldığını göstermektedir. Özet olarak deprem konusu saptırıldı fay arama, jeolojik rapor konusu gündemin birinci konusu haline getirildi. Günlerce Jeolog Profesörler konuştular sadece fayları tartıştılar ve neticede gündem çok bilinçli olarak değiştirildi. Bu süreç içerisinde maalesef konunun esas sahibi büyük akademik çalışmalar yapan inşaat mühendisi profesörlerinden ses çıkmadı ve halen konuşmamakta devam ediyorlar. Ülkemizde deprem hasarlarının, diğer ülkelerdeki benzer depremlerden oluşan hasarların birkaç kat oluşunun nedenleri üzerine ciddi bir yaklaşım bir araştırma, bir öneri yapılmadığı gibi, çok az sayıda son derece az söylemler olarak, kısaca değinmeler yapılmıştır. Bu konuda alınacak önlemler, çareler gösterilememiştir.

Yapıyı projelendiren, uygulayan, yapıyı kontrol eden, yapıyı denetleyen İnşaat Mühendisidir. Ülkemizde depremde, yapılarda sağlamlık, dayanıklılık problemi olduğu için depremde büyük hasarlar olmaktadır. Özet olarak tamamen inşaat mühendislerinin hatalarından kaynaklanan bir sorun mevcuttur. Ayrıca müteahhitlerin de hatalı olduğu bellidir ve tüm hataları müteahhitlere yüklemekte sağlıklı bir davranış olmaz. Aslında yapı konusunda, inşaat mühendisliği konusunda meslek bilgisi olmayan müteahhitlere yapı yapma yetkisi verilmemelidir. Yetenekler, okullarda üniversitelerde belli bir eğitim sonunda kazanılmaktadır. Çağdaş ülkelerde üniversiteyi bitiren, uygulamada yetenek kazanan mühendise her türlü yetki, belli bir deneyim sonunda verilmektedir. Yetkin mühendislik yasası derhal uygulamaya gerekli teknik yeni sınırlamalar düzeltmeler yapılarak konulmalıdır. Yapıların inşasında, çeşitli etaplarda hatalar yapılmaktadır. Hatalar aksidantel hatalar dediğimiz (- , +) eksi, artı hatalar şeklindedir. Örnek olarak veznedarlar virgülden sonraki rakamları tam olarak tahsil edemedikleri için (- , +) eksik rakamlar toplanınca kasa denk gelir. İnşaat mühendislerinin hataları, hep (+) olmaktadır ve toplanınca yapıların sağlam olması konusu olası değildir.

Mühendislerin yapım sürecinde, yaptıkları hataların kaynağı, görmüş oldukları mühendislik mühendislik eğitimini sindiremediklerinden ve yapım işinde ehil olmadıklarındandır. Yapım sürecini çeşitli etaplarda proje, inşaat uygulaması ve kontrol denetim olarak inceleyebiliriz.

A) Yapıların projelendirilmesi:
Yapıların projelendirilmesinde, yapılan hatalar büyük çoğunluktadır. Bu hatalardan dolayı depremde, yapıları yapan inşaat mühendislerinin ihmalleri, bilgisizlikleri ile sağlamlığı şüpheli yapılar yapılmaktadır. Nedeni de mühendislik eğitiminin tam olarak gerçekleştirilememesidir. Projelere bilgisayardan çıkan bir sayısal çözüm gözüyle bakılmamalıdır. Bir bilgisayar programı alan mühendis bilgisayar çıktılarının öncesinde ve sonrasında geldiği sonuçları çok iyi değerlendirmelidir. Birçok yapılar, herhangi bir deprem olmadan durduğu yerde yıkılmaktadır. Yapım sürecinde projelendirme, projelerin uygulanması, inşaatın kontrolu denetimi gerçek anlamda yapılamamaktadır.

Eğitim kurumlarında, eğitici kadrolarının yetersizliği bir gerçektir. Uygulamayı  bilen eğiticilerde yetiştirilememektedir. Yeni öğretim elemanları da mevcut  bu  koşullarda yetiştirilememektedir. Ayrıca hocaların Üniversitelerde akademik çalışmaları, uygulamaya dönük olması gereken konulardaki, üniversitedeki çalışmaları, teorik bilgileri, uygulamaya, geçirilmedikçe bir anlam ifade etmemektedir. Ülke gerçekleri ile ilgili, sorunlarını çözecek çalışmalar araştırma projeleri yapılamamaktadır.

Üniversitelerde mühendislere birçok konularda bilgi değil, fikir verilmektedir. Ders sayısının çokluğu ders saatlerinin azlığı nedeniyle Ansiklopedik bilgilerle teçhiz olunan mühendisler, herhangi şekilde bir diploma sahibi olmaktadır. Mühendis deneyimli olmamasına rağmen, hemen her türlü inşaat konusunda, her çeşit görevleri almaktadırlar ve almamaları için bir sınırlama yoktur. Deprem mühendisliği konusu, son 10 yılda büyük gelişmeler göstermiştir. Üniversitelerde bu konuda gerçek bir eğitim verilememektedir. Hatta ders programlarında deprem konusu işlenmemektedir. Bir çok üniversitelerde deprem dersleri yoktur. YÖK kurumunun bu konuda çalışma yapması, ders programlarına, ders saatlerine müdahale etmesi gereklidir. Bir  çok üniversitede tek bir yapı dersi öğretim elemanı ile 10 adet yapı dersi verilmektedir. Bu konularda ülkenin problemleri ile alakalı olmayan Üniversiteler içine kapanmış, olaylarla ilgili değilmiş gibi davranmaktadır. Mühendisleri suçlamak rasyonel bir davranış olmayacaktır.

Elbette, mühendisleri iyi eğittinizde öğrenmediler mi. Çağdaş bir eğitim verdinizde mühendisler buna karşımı oldular.

B) Yapıların inşası ve uygulama:
Yapının uygulamasında görev alan mühendisler uygulamada deneyimli, proje bilgisi olan şantiyede çalışmış iş idaresi bilen mühendisler olmalıdır. Yaptıkları yapıların gerektirdiği, tüm teknik şartlarını yerine getirmeli ve mühendislerin duyarlı olmaları, işin ciddiyeti hususunda uyarılmalı ve şantiyede mutlaka devamlı gerçek bir denetleme yapılmalıdır. Betonarme yapılarda betonun denetlenmesi, kurallara uygun yapılar yapılması her türlü şartlarda gerçekleştiril melidir. Uygulama konularında maddiyat önemli olmaktadır.

Müteahhitler yetenekli olmalı, yapı konusunda eğitilmeli hiç değilse meslek içi eğitimlerle donatılmalıdır. Şu anda müteahhitlik son derece serbest bir alan şeklinde meslek tanımı olmayan, rant temin edilen, isteyenin yaptığı, bir diploma bir uzmanlık sertifikası gerekmeyen, herhangi bir kimse tarafından denetlenmeyen bir konumdadır. Depremlerde, kamu kurumlarına ait yapılarda büyük deprem hasarları oluşmaktadır. Bunun nedenlerinin araştırılması, nasıl önleneceği hususunda yıllarca oluşan hasarlara rağmen bir çalışma yapılmamaktadır. Ayrıca yetkililer tarafından olayın üzerine gidilmemektedir.

Halen inşaat ihale fiyat kırımları insanları şaşırtmaktadır. Bu durumda ihale yapan kamu kurumları çok güç durumdadır. Son derece önemli bu konuda da bir çözüm üretilmesine gidilmemektedir. Yeni ihale kanunu da uygun bir çare olamamıştır.

C) Yapıların denetlenmesi:
Yapı denetim kanunu ile kurulan yapı denetim kurulları, gerçek denetim yapmamaktadırlar. Bayındırlık bakanlığı ve ilgili kuruluşlar bir an önce yapı denetimi konusunda acil kararlar almalıdırlar. Yapı denetim firmaları, yapı sahiplerinin  ticari muhatabı olmamalıdır. Şu anda denetim kurumları rasyonel bir işleyiş yapamamakta ve yapıların sağlamlığı konusunda etkin olamamaktadır.

Yapılacak olan esas çalışma, yapı denetim kurumlarının işlerliğinin gerçekleştirilmesi için acil yeni önlemlerin alınmasıdır. Halen ülkemizde binlerce yapı yapılmaktadır. Yine gerçek denetimden uzak, sağlamlığı tartışılır yapılar yapılmakta devam etmektedir. Milli servet kayıpları devam etmektedir. Çağdaş  yapı denetiminin gerektirdiği önlemler kurallar, yasalar hazırlanmalı ve biran önce uygulamaya konulmalıdır. Problemlerin bir an önce çözülmesi gereklidir.

Denetimde görev alan elemanlarında yeteneklerinin araştırılması, sadece 10 yıllık 20 yıllık mezuniyet koşulları yerine uzmanlık derecelerinin araştırılması gereklidir.

Depremde hasar gören yapıların incelenmesi hasar raporları, yapıların güçlendirilmesi konuları da hayati önemde olup, derhal el atılması gerekli bir konumdadır.

Depremden hasar gören yapılarda güçlendirme çok önemli olup, Deprem Mühendisliği depreme dayanıklı yapı tasarımı eğitimi almamış mühendislere, yapı güçlendir me proje ve uygulamaları yetkisi verilmemelidir. Kısa orta ve uzun vadede planla malar yapılarak sorunlar giderilmelidir.

Büyük bir deprem yaşayan ülkemizde, nerede ne zaman çıkacağı belli olmayan deprem felaketinin ortaya çıkaracağı  hasarların tahmini çok güçtür. Deprem kahinlerinin hangi bilimsel verilere dayanarak kehanette bulundukları meçhul  iken, depremde büyük acılar yaşayan, yaşamayan insanlarımızın psikolojilerini bozmakta, zaten çeşitli sıkıntılar içinde bunalanlar umutsuzluğa düşmektedir. Bu kehanetler gerçekleri yansıtmamaktadır. Yapılması gereken, depremde değerli varlıklarını kaybedenlerin üzüntülerini azaltmaktır. Aynı acıları başkalarınında yaşamaması için yeni önlemler üretmek çözümlere ulaşmak gereklidir. Deprem sonrası organizasyonlar, kamuya hizmet veren yapıların hastane, itfaiye, okul gibi yapıların devlet  kontrolünde depreme dayanıklı inşa edilmesini, depremden sonra ayakta kalmasını gerçekleştirecek önlemlerin alınmasını sağlamalıdır. İnsanlar normal hayat akışında sorunlar yaşamamalıdır. Yapıların hasar görmesi, yıkılması, yangın tehlikesi yanında alt yapı hizmetlerinin çökmesi de yapıyı kullanılmaz duruma getirecektir. Çarpık kentleşme, bilimsel açıdan olaya bakılmaması nedeniyle yapıların depreme dayanıklı yapılamamasın dan, bu konuda yetkililerce kesin çözüm için caba harcanmamaktadır.

Depremlerden oluşacak hasarların azaltılması kısa, orta ve uzun vadede mümkün gözükmemektedir. Sonuç olarak İnşaat Mühendisliğinde de tıp da uygulanan bir uzmanlık eğitiminin verilmesi zorunlu olmaktadır. Uzman mühendislere gerekli yetenek ve yetki verilmesinin gerekli olduğu kanısındayım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir