Betonarmeden Önce İskele-1
Cihat UYSAL, Mimar Y. Mühendis
İskeleler ilk insanlar kadar eskidir. İskelenin kalıp iskeleleri ile ilgisi çok daha sonra oluşmuştur. İskele yapma ihtiyacı ne zaman ortaya çıktı diye sorarsak yanıtlamakta zorlanabiliriz; diğer yandan boyumuzdan biraz daha yükseğe erişmek için koyduğumuz taşı teorik olarak ilk iskele oluşumu diye de tanımlayabiliriz. Bu konuda en yaygın kullanılan malzeme taş rampalar, toprak dolgu ve ahşap olmuştur. Daha sonra uygarlık tarihinden günümüze kalan yapıların üretimi sırasında kullanılan, varlığını günümüze kadar sürdüren ahşap iskeletli konstrüksiyonlar, taşınabilir merdiven, yürüme yolu, kalas, ip, halat, urgan, zincir… ve benzeri gereçler iskele ya da yardımcı gereçler kapsamındadır.
İşlevlerinin önemine karşın geçici olmaları, bir görünüp bir yok olan nesneler olmaları yeterince algılanmalarını geciktirmiş, geri planda kalmalarına neden olmuştur. Yapı üretim hacminin devasa boyutlara eriştiği günümüzde; konunun ilgilisi yapı teknisyenleri, iskelelerin modernleşmesinin önemini kavramakta gecikmiştir. Teknik tanımlamalarda yapının bünyesine girmeyen (falswork) olarak ele alınması bunun göstergesidir. Bu nedenle, iskeleler geçirdikleri büyük evrime karşın bugün de pek önemsenmeyen, önemi gözardı edilen gereçlerdir. Hele bir de iskele kullanıcıları kullandıkları gerecin varlık nedenlerini, neye yaradıklarını, nerede nasıl kullanılmaları gerektiğini özümsememişlerse, sorun daha derinleşerek bütün sektörü ilgilendirir. Örneğin maliyet tahmini ve iş planlaması aşamalarında iskelelerin tekrar kullanılma sayısı… ve benzeri özellikleri toplam maliyetin belirlenmesinde bazen belirleyici olabilmektedir.
Çok eski geleneksel kubbe ya da kemer yapıların toprak dolgu üzerinde yapılıp sonra dolgunun dışarıya taşınması bugün ilk bakışta bize komik gözükebilir. Ne var ki, bugün büyük kentlerimizde yaptığımız alt geçitleri benzer yöntem uygulayarak gerçekleştiriyoruz. Uygulanan yöntemin koşullarının ve gerekçelerinin farklı olması dışında benzerliğin olduğu ortadadır. Yine benzer biçimde şişirilmiş lastik ile betonarme yapı kalıbı yapılmasında izlenen yol da yukarıda yazdıklarımla benzerlik taşır. Lastik şişirilir, beton yerleştirilir, betonun yeterli dayanıma erişmesi için geçmesi gereken uygun süre geçince lastik söndürülür.
Betonarme yapıların kullanımının yaygınlaştığı yakın döneme kadar, bugünkü anlamda iskele kavramı içinde ele alınabilecek düzenlemeler sınırlıdır. İlk örnek (prototip) olarak insanların ağaçlarda yaşadığı eski çağlardaki ihtiyaçlarını karşılamak için yaptıklarını sayabiliriz. Bu oluşumda, bugünkü insan oluşmadan önceki insansı canlılardan aldığımız mirasın neler olduğunu gösteren bir kalıntı yok. Neandertal İnsan’ın bize miras bırakmış olabileceği akla yakın görünüyor. Çünkü, bulunan kalıntılara göre Neandertal ile Homisapiens yani bizlerin yaşadığı yılların bir dönemi İspanya’dan Orta Asya’ya kadar bir bölgede çakışıyor. Ancak, asıl önemli oluşum, gemi yapım sürecinde, üzerinde insanın dolaşıp çalışmasına elverişli çözümlerin bulunması ihtiyacıyla gelişmiştir. Bu süreçte, büyük olasılıkla üzerinde yürünecek, durup çalışılacak yürüme yollarının, çalışırken düşmeyi önleyecek korkuluk kavramının, kurulan düzeneğin rijitliğini sağlamaya yetecek dayanımda bir strüktürün temel ölçütleri oluşmuştur.
Betonarmenin ortaya çıkmasından sonra iskele konusunun yepyeni bir anlayışla ele alınma zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Yüksek yoğunlukta bir sıvı olması ve istenilen dayanımı kazanması için zaman gerekmesi, korunmaya ihtiyacı olması… gibi nedenlerle ortaya çıkan bu gereksinme önceleri ahşap esaslı çubuk sistemlere taşıtılmış, yüzey malzemesi olarak tahta kullanılmıştır. Bu nedenle, uygarlık tarihindeki özellikle diğer teknolojik gelişmelerle karşılaştırıldığında iskele kavramının yaygın, ortak bir çözüme ulaşması oldukça gecikmiş ve bugün gelinen düzey de beklenenin gerisinde kalmıştır.
Okuyucular arasında bütün bu yazdıklarımı gereksiz, tekrar ve abartılı bulan olabilir. Bu konuda yeterinden fazla birikim sahibi olabilirler. Benim bu dergide yazı yazmaktaki amacım, sorunlarımızı ve konularımızı bıkmadan, usanmadan tekrar ederek, boş alanları da aydınlatmaktır. Örneğin, iskelelerin tarihi konusunda bırakınız ülkemizde dünyada bile kolayca erişebileceğiniz kaynak sınırlıdır. Bu nedenle, olanaklarım elverdiği oranda konuyu ele alacağım.
©Yapı Dünyası Dergisi 2007