Hidroelektrik Enerji Türk Özel Sektörünün Katılımıyla Gelişimini Sürdürecektir

Hidroelektrik Enerji, Türk Özel Sektörünün Katılımıyla Gelişimini Sürdürecektir

Taner ERCÖMERT, Limak Enerji A.Ş. Genel Müdürü

Bir ülkenin kalkınmasının sağlanması için endüstrileşme bir hedef olduğuna göre endüstrinin ihtiyacı olan enerjinin yerinde, zamanında ve güvenilir bir şekilde karşılanması gerekmektedir.

Avrupa Yenilenebilir Enerji Konseyi 2040’a kadar dünyada enerji üretiminde yenilenebilir enerjinin payının %50 seviyesine geleceği tahmin edilerek dünyadaki büyük hidroelektrik projelerin önümüzdeki 20 yılda büyük ölçüde tamamlanacağı belirtilmektedir. Büyük hidroelektrik proje kapasitesinde 2010’a kadar yıllık %2, 2010-2020 döneminde yıllık %1.5, 2020-2030 döneminde yıllık %1, 2030-2040 döneminde ise yıllık %0.5 mertebesinde bir büyüme beklenilmektedir. Küçük (10 MW’ın altındaki) hidroelektrik proje kapasitesinde ise 2010’a kadar yıllık %8, 2010-2020 döneminde yıllık %10, 2020-2030 döneminde yıllık %8, 2030-2040 döneminde ise yıllık %6 mertebesinde bir büyüme beklenilmektedir. Küçük hidroelektrik proje kapasitesindeki artışın 2010-2020 döneminde pik değere ulaşacağı tahmin edilmektedir. Uluslararası Enerji Ajansınca yapılan projeksiyonda dünya toplam elektrik enerjisi tüketimi 2010’da 19973 TWh, 2020’de 25818 TWh, 2030’da 30855 TWh ve 2040’da 36346 TWh olarak gösterilmektedir. Büyük/küçük hidroelektrik enerji için ise bu üretim değerleri 2010’da 3095/220 TWh , 2020’de 3590/570 TWh, 2030’da 3965/1230 TWh ve 2040’da ise sırasıyla 4165/2200 TWh olarak tahmin edilmektedir. Yenilenebilir enerjinin, elektrik enerjisi üretimindeki payı halen %20 mertebesinde olup teşvik, destek ve yeni düzenlemelerle bu oranın 2010’da %21.9’a, 2020’de %34.5’e, 2030’da %55.4’e ve 2040’da ise %82’ye (29808 TWh’a) yükseltilmesi hedeflenmiştir. Yenilenebilir enerji katkısında büyük hidroelektrik enerjinin payı 2001 yılında %87 iken 2010’da %71’e, 2020’de %40’a, 2030’da %23’e ve 2040’da ise %14’e düşecektir. Küçük hidroelektrik enerjinin payı ise 2001’de %4 iken 2010’da %5’e, 2020’de %6’ya, 2030’da %7’ye yükselecek ve 2040’da bu oranı koruyacaktır. 2040’da elektrik enerjisi üretiminde en büyük yenilenebilir enerji 9113 TWh’lik bir payla fotovoltaik enerji olacak, rüzgar enerjisi 8000 TWh’lik bir payla ikinci, biyokütle enerjisi 4290 TWh’lik bir payla üçüncü, büyük hidroelektrik enerji 4165 TWh’lik bir payla dördüncü, küçük hidroelektrik enerji ise 2200 TWh’lik bir payla beşinci kaynak olacaktır.

Halen dünya nüfusunun %4.6’sına haiz olan ABD dünya toplam enerjisinin %25’ini , dünya nüfusunda %20’nin üzerinde bir paya haiz Çin ise %10’unu tüketmektedir. Dünya toplam enerjisinin yaklaşık %52’sini beş ülke ABD, Çin, Rusya , Japonya ve Almanya tüketmektedir. Dünya enerji ve özellikle de elektrik tüketiminin bu yüzyılda önemli bir artış göstermesi beklenilmektedir. Bu kapsamda 2030’a kadar elektrik enerjisi talebinin dünyada ortalama her yıl %2.4, gelişmekte olan ülkelerde ise her yıl %4.1 mertebesinde artış göstermesi tahmin edilmektedir. Türkiye’de elektrik talebindeki artış hızı toplam enerji talebindeki artışın 1.5 katından fazladır ve bu oranın ülkemizde zaman içerisinde artması tahmin edilmektedir. Enerji temini olmaksızın kalkınma mümkün bulunmadığına göre bu kapsamda her türlü enerji kaynağı lüzumlu olmakla birlikte öncelik hidroelektrik gibi temiz ve yenilenebilir potansiyelin teknik, ekonomik ve çevresel olarak yapılabilir olanlarının geliştirilmesi olmalıdır. Dünyanın teknik yönden yapılabilir toplam hidroelektrik enerji potansiyeli 14000 TWh/yıl olup bunun 8900 TWh/yıl’ı ekonomik olarak yapılabilir hidroelektrik potansiyeldir ve bunun yaklaşık 2800 TWh/yıl’lık bölümü halen işletmededir. Halen hidroelektrik enerji dünya elektriğinin %20‘sini karşılamaktadır. Hidroelektriğin net çevresel faydaları fosil yakıtlı üretime kıyasla çok yüksektir. Hidroelektrik projeler genellikle çok maksatlı projeler olup elektrik üretimi yanında endüstriyel kullanma suyu ve içme suyu temini, sulama, taşkın kontrolu, rekreasyonal imkanlar, su taşımacılığı, balıkçılık tesisi gibi yan faydaları da vardır. Hidroelektrik santrallar diğer üretim tipleri ile kıyaslandığında en düşük işletme maliyetine , en uzun işletme ömrüne ve en yüksek verime haizdirler. Dünyada hidroelektrik üretim özellikle son 50 yılda büyük bir aşama göstermiştir. Son yıllarda en yüksek hidroelektrik üretime ulaşan 10 ülke sırasıyla Kanada, ABD, Brezilya, Çin, Rusya, Norveç, Japonya, Hindistan, İsveç ve Fransa olmuştur. Norveç, Zambia ve İzlanda’da %99, Uruguay’da %93, Kırgızistan’da %92, Nepal’de %91, Brezilya’da %89, Peru’da %81, Lüksemburg’ta %75, Kolombiya’da %73, Avusturya’da ve Kenya’da %70, Yeni Zelanda’da %66, Kanada’da %61, İsviçre’de %58, Hırvatistan %55, İsveç’te %52’te olup AB genelinde elektrik enerjisi olarak %10 oranında hidroelektrik enerji kullanılmaktadır. Türkiye’de ise bu oran 1996’da %43, 1998‘de %38, 2004’de %31, 2005’de %26, 2006’da ise %25 mertebesinde gerçekleşmiştir.

Brüt hidroelektrik enerji potansiyeli, ülkemiz için 433 milyar kWh/yıl mertebesinde olup, bu dünyanın toplam potansiyelinin yaklaşık %1’idir. Avrupa’da mevcut toplam hidroelektrik kapasite içinde Türkiye’nin payı yaklaşık %14’dür. Bu pay Norveç için %26, Polonya için %15.8, İsveç için %12.5, İtalya için %9, Avusturya için %7 mertebesindedir. Gelecekte ülkemizin teknik yönden değerlendirilebilir hidroelektrik enerji potansiyeli olan 216 milyar kWh/yıl değerinin %90’ınına yakın bir oranda kullanımı mümkün olabilecektir. 2007 itibariyle DSİ’ce tespit edilen ekonomik hidroelektrik enerji potansiyelimiz 129.933 milyar kWh’dır. Ülke genelinde henüz etüdü yapılmamış 1-30 MW arası küçük hidroelektrik tesislerden 10-15 TWh mertebesinde elektrik enerjisi üretilebileceği düşünülmektedir. Nehir havzalarında yapılan çalışmaların güncel ekonomik kriterler çerçevesinde yeniden değerlendirilmesi sonucunda mevcut ekonomik potansiyelin önemli ölçüde artması ve 170-180 milyar kWh mertebesine yükselmesi beklenilmektedir.

2007 başı itibariyle Türkiye’de 137 adet hidroelektrik santral işletmede bulunmaktadır. Bu santrallar 12846 MW’lık bir kurulu güce ve toplam potansiyelin %35‘ine karşılık gelen 46191 GWh’lık yıllık ortalama üretim kapasitesine sahiptir. Japonya, Portekiz ve İtalya’da hidroelektrik üretim potansiyelinin %90’ı kullanıma alınmıştır. Bu oran Avrupa’da %75, Kuzey Amerika’da ise %70 mertebesindedir. Asya ve Afrika’da ise henüz %22 ve %8 seviyesindedir. Ancak bu iki kıta kalan dünya ekonomik hidroelektrik potansiyelinin %60’ını kullanmak suretiyle ileriki yıllarda bu oranların yükselmesini sağlayacaktır.

Ülkemizde işletmedeki 12846 MW hidroelektrik kurulu gücün 10 380 MW’ı, diğer bir deyişle %81’i güzide kuruluşumuz DSİ tarafından inşa edilmiştir. DSİ’ce yapımı gerçekleştirilen hidroelektrik santraların toplam elektrik enerjisi üretimi 600 milyar kWh’e ulaşmıştır. 2004’de toplam üretim 151.3 milyar kWh , hidroelektrik üretim ise 50 yıllık rekora ulaşarak 47.6 milyar kWh olarak toplam üretimde %31‘lik bir paya sahip olmuştur. 2004’deki toplam hidroelektrik üretim değerleri Norveç’te 108.3 , Fransa’da 64.5 , İsveç’te 59.5, İtalya’da 48.1, Avusturya’da ise 37.5 milyar kWh olmuştur. 2005’de ise toplam elektrik enerjisi üretimimiz 160.9 milyar kWh , hidroelektrik üretim ise 41.9 milyar kWh olarak toplam üretimde %26‘lık bir paya sahip olmuştur. 2006’da ise toplam elektrik enerjisi üretimimiz 172.9 milyar kWh, hidroelektrik üretim ise 43.5 milyar kWh olarak toplam üretimde %25‘lik bir paya sahip olmuştur 3004 MW’lık bir kurulu güç ve toplam potansiyelin %8’i olan 9770 GWh’lık yıllık üretim kapasitesine sahip 39 hidroelektrik santral inşa halinde bulunmaktadır. Kalan 73972 GWh/yıl’lık potansiyeli kullanabilmek için ileride Türkiye’de DSİ ve EİE’ce belirlenen 540 hidroelektrik santral yapılacak ve 36697 MW’lık kurulu güçle hidroelektrik santralların sayısı 716’ya ulaşacaktır. 20847 MW’lık bir yatırımın gerçekleşmesi ile hedefe varılması öngörülmüştür. Bu santrallar için elektrik piyasasında üretim faaliyetinde bulunmak üzere su kullanım anlaşması yapılmasına ilişkin yönetmelik çerçevesinde Türk özel sektör yatırımcılarının devreye girmesi en akılcı yol olarak görülmektedir. Bu hususta şirketimiz Limak gibi tecrübeli ve güçlü şirketlerin bu sahada yatırım yapması ülke menfaatinedir. Özel sektör kendi dinamiği ile projenin yapım süresini ve maliyetini azaltarak projeleri bir an önce ekonomiye kazandıracaktır. Milli enerji kaynağımıza ilişkin bu yatırımlarla enerjide dışa bağımlılığın azaltılmasına katkı sağlanacaktır. 2004 yılında 678, 2005’de 672, 2006’da ise 716 adet olan HES sayısının, önümüzdeki yıllarda tüzel kişiliklerin (özel sektörün) geliştirdiği projeler dolayısıyla 900’ü hatta 1000’i aşması tahmin edilmektedir. Teknik potansiyelinin %86’ısını kullanıma alan ABD, yine teknik potansiyelinin %78’ini kullanıma alan Japonya örnekleri bizim de barajlar gibi büyük depolamalı hidroelektrik santraller yanında, nehir ve kanal santrallarına özel sektörün ilgisi artacaktır. Böylelikle büyük su kaynaklarının değerlendirilmesi yanında küçük çaplı su kaynaklarının değerlendirilmesi mümkün olacak, küçük hidroelektrik santraller de milli ekonomiye katkı sağlayacaktır. Halen özel sektör tarafından müracaat edilebilecek olan hidroelektrik proje adedi 823, toplam kurulu gücü 13262 MW’dır. Özel sektörce müracaat edilen 815 adet hidroelektrik projenin kurulu gücü 13023 MW’dır. Bunun 3841 MW’lık bölümü olan 563 proje özel sektörce geliştirilen projelerdir. Özel Sektörün HES Projelerine ilgi duyarak devreye girmesi, hem yerli kaynaklarımızın kullanımı hem de önümüzdeki yıllarda ortaya çıkabilecek enerji açığımızın kapatılması bakımından önem arz etmektedir. Bu sebeple kamuca yapılan değerlendirmelerin ve ihale prosedürünün hızlandırılması gerekmektedir. İleriki yıllarda büyük kapasiteli bazı projeler haricinde bu sahada Devlet Yatırımları yerine Özel Sektör Yatırımlarının ön plana çıkması beklenilmektedir. Türkiye’nin sosyal ve ekonomik yönden kalkınmakta olması nedeniyle enerji ve elektrik ihtiyacı hızla büyümektedir. Son yıllarda Türkiye’de elektrik tüketimi yılda ortalama %8 ila 10 arasında artış kaydetmiş olup önümüzdeki yıllarda da benzeri bir oranda artacağı düşünülmektedir. Ülke kalkınması açısından enerji hayati önemi ve önceliği olan milli bir konudur. Amaç sürekli, iyi kaliteli, güvenilir ve ekonomik elektriğe sahip olmaktır.

2000’li yılların başında yapılan projeksiyonlarda 2010 yılında 286600 GWh; 2015 yılında 402900 GWh ve 2020 yılında 566500 GWh olması öngörülmüşse de 2005’de yapılan son projeksiyonlar ise 2007’de 190000 GWh, 2010’da 242000 GWh, 2015’de 356000 GWh, 2020’de 500000 GWh mertebesinde bir elektrik enerjisi talebinin olacağını göstermektedir. Elektrik enerjisi tüketimi ekonomik gelişmenin ve sosyal refahın göstergelerinden birisidir. Enerji tüketiminin artması gayrisafi milli hasılayı büyütmekte ve ekonomiyi geliştirmektedir. Ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin belirlenmesinde kullanılan kriterlerden biri kişi başına düşen yıllık enerji tüketimidir. Bir ülkede kişi başına düşen elektrik enerjisi üretimi ve/veya tüketimi o ülkedeki hayat standardını yansıtması bakımından önem arz etmektedir. Cumhuriyetin kuruluşunun ilk yıllarında kişi başına 7 kWh olan elektrik enerjisi tüketimi, 2000 yılında 1817 kWh ve 2006 yılı sonu itibarıyla ise kişi başına 1900 kWh mertebesine ulaşmış olmasına rağmen, İzlanda’daki 26466 kWh/kişi , Norveç’teki 24068 kWh/kişi , Kanada’daki 16323 kWh/kişi , Finlandiya’daki 15480 kWh/kişi, İsveç’teki 14948 kWh/kişi , ABD’deki 12558 kWh/kişi , G7 ülkelerinin ortalaması 8885 kWh/kişi, OECD ülkelerinde kişi başına düşen elektrik tüketimi 8089 kWh, Avrupa Birliğinde kişi başına düşen elektrik tüketimi 6457 kWh ve dünya ortalaması 2343 kWh/kişi ile karşılaştırıldığında planlanan hedeflerin çok gerisinde olduğumuz görülmektedir. Bu rakamın 2010’da 3500 kWh’e, 2020‘de 5200 kWh’e ulaşması ve 2030’a kadar kişi başına elektrik enerjisi tüketiminin 6000 kWh’ın üzerine çıkarılması hedeflenmiştir.

Hedef olarak alınan büyümenin başarılabilmesi için enerji sektöründe önümüzdeki 20 yılda büyük yatırımlar gerektiren uzun vadeli bir enerji üretim-tüketim projeksiyonu hazırlanmıştır. 2010’a kadar hidroelektrik enerji üretiminin 62000 GWh’e yükseltilmesi, bu rakamın 2015’de 89000 GWh’e, 2020’de ise 118000 GWh’i aşması hedeflenmektedir. Nihai hedef ise 25-30 yılda hidroelektrik enerji üretimi potansiyelinin hemen hemen tümünden yararlanılmasıdır. Bunun için her yıl yaklaşık 1000 MW‘lık ilave hidroelektrik yatırımın yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Ülkemizde diğer enerji alternatifleri karşısında milli kaynak olan suyu kullanan hidroelektrik santrallara öncelik verilmesi ve teşvik edilmesi gerekmektedir. Hidroelektrik santrallar yenilenebilir bir enerji kaynağı olduğu için tükettiği bir yakıtı ve dolayısıyla yakıt gideri yoktur. Hidroelektrik santrallar birkaç dakika içinde işletmeye alınarak tam yükte çalışmaya başlayabilir ve işletmeden çıkarılabilir. Bu özellikleri nedeniyle pik güç ihtiyacı, yük dengelenmesi ve frekans ayarı açısından milli şebeke için çok önemlidirler. İşletmede olan hidroelektrik santrallarda yenileme ve rehabilitasyon çalışmalarına başlanılması gerekmekte ve yeni teknolojiler dikkate alınarak hidroelektrik santrallarda modernizasyon ve güç artımı sağlayacak faaliyetler teşvik edilmelidir. Rehabilitasyon, yenileme ve güç artımı sektörü dünyada halen gelişmekte olup çok sayıda hidroelektrik santrala haiz ülkemizde de yerli sanayimizin katkısıyla bu sektörün oluşumu ve gelişimi sağlanmalıdır. Henüz inşaatına geçilmemiş 800’ü aşkın HES olduğu dikkate alınarak HES elektromekanik teçhizatının yerli imalatı teşvik edilmelidir. Gelecekte yaklaşık 40 000 MW’lık ilave bir hidroelektrik güç tesisi ve önemli bir rehabitasyon ve yenileme işi olduğu görüldüğüne göre sadece elektromekanik teçhizatın imalat ve montajı hususunda 10 milyar $’ın üzerinde bir pazar sözkonusudur. Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarımızın kullanımının özendirilmesi ve yaygınlaştırılması, elektrik enerjisi üretim teçhizatın yerli üretim koşullarının oluşturulması ve bu alanda teknoloji üretebilir bir seviyeye ulaşmamız sağlanmalıdır.

Hidroelektrik projeler Avrupa Birliğince desteklenen ve tercih edilen yenilenebilir ve yeşil enerji kaynakları arasında bulunmaktadır. Avrupa Komisyonu birlik stratejileri kapsamında Avrupa Birliği(AB) içerisinde 2010 yılına kadar iç brüt enerji tüketimindeki yenilenebilir enerji payını iki katına (%6’dan %12’ye) , elektrik üretimi kapsamında ise %22.1’e çıkartmak için bir eylem planını yürürlüğe koymuştur. AB’de toplam elektrik üretimi 2003’de 3 120 285 GWh olup bunun 324 702 GWh’i hidrolik kaynaklardan karşılanmıştır. AB’nin halen enerji talebinin %41’i fuel-oil, %22’si gaz, %16’sı kömür, %15’i nükleer enerji, sadece %6’sı yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının oranı elektrik enerjisi üretiminde halen Norveç’te %99, Avusturya’da %70, İsveç’te %52 , Portekiz’de %36, Letonya’da %35, Finlandiya’da %25, İspanya %22, AB ülkeleri ortalamasında % 13 olup 5 yıl zarfında %22’ye yükseltilmesi hedeflenmiştir. Ülkemizin 2020’lerdeki hedefi ise yenilenebilir enerji kaynakları payını %15’lerde tutabilmektir. Avrupa Birliğinde 95 GW mertebesindeki mevcut hidroelektrik kurulu gücün 2010’da 105 GW mertebesine yükselmesi öngörülmüştür. AB İlerleme Raporunda yenilenebilir enerji için “Şu ana kadar enerji etkinliği ve yenilenebilir enerji kaynakları konusunda Türkiye’nin performansı zayıftır. Bu alanda etkinlik yapmak için mali kaynaklar kısıtlı kalmıştır. Türk ekonomisinin enerji yoğunluğu yüksektir ve yenilenebilir enerji kaynakları potansiyeli yeterli kullanılmamaktadır. Enerji etkinliği ile ilgili yasal yaklaşımın ilerlemesine rağmen, müktesabatın tam uyumu için ek çalışmalar gereklidir. Enerji etkinliği kanununun zamanında benimsenmesi ile uyum sağlanacaktır. Yeni enerji etkinliği stratejisi, enerji etkinliği müktesabatı ile uyum programı oluşturuyor ve doğru uygulanırsa, Türkiye’nin önemli enerji etkinliği potansiyelini artırmaya yardımcı olacaktır. Enerji etkinliğine benzer şekilde Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynaklarının da geliştirilmesi için toplam bir strateji geliştirilmelidir. Ayrıca, Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynakları yasasına da ihtiyacı vardır. Bunun da ötesinde, yenilenebilir enerji kaynakları konusundaki potansiyelinin iyi kullanımı ve iddialı hedeflerin saptanması için Türkiye çabalarını artırmalıdır.’’ denilmiştir.

Bu çerçevede ülkemizde bilahare olumlu bir gelişme olmuş ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun 18.05.2005 tarihli resmi gazetede yayınlanarak, yürürlüğe girmiştir. Kanun; hidrolik, rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle, biyogaz, dalga, akıntı enerjisi ve gelgit gibi fosil olmayan enerji kaynaklarını yenilenebilir kaynak olarak nitelendirmektedir. Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının (YEK) Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin 5346 sayılı Kanunun sektöre getirdiği en önemli yenilik, yerli kaynaklardan elektrik üretimini teşvik ediyor olmasıdır. Teşviklerle, birim fiyattan arsa tahsisine kadar yatırımcılara bazı kolaylıklar getiriliyor. Buna göre, yenilenebilir kaynaklardan elde edilen elektriğe 2011 yılına kadar alım garantisi getiriliyor. Bu Kanunun amacı; yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi amaçlı kullanımının yaygınlaştırılması, bu kaynakların güvenilir, ekonomik ve kaliteli biçimde ekonomiye kazandırılması, kaynak çeşitliliğinin artırılması, sera gazı emisyonlarının azaltılması, atıkların değerlendirilmesi, çevrenin korunması ve bu amaçların gerçekleştirilmesinde ihtiyaç duyulan imalat sektörünün geliştirilmesidir. Yeni yasaya göre, 2011 yılı sonuna kadar bir takvim yılı içerisinde bu Kanun kapsamında satın alınacak elektrik enerjisi için uygulanacak fiyat; EPDK’nın belirlediği bir önceki yıla ait Türkiye ortalama elektrik toptan satış fiyatıdır. 2011 yılı sonundan itibaren bu fiyat uygulaması işletmede yedi yılını tamamlamış olan YEK Belgeli elektrik enerjisi üreten tesisler için sona erecektir. Yasanın yürürlüğe girmesinin ardından özellikle hidrolik kaynaklar açısından ciddi bir yatırım seferberliği başlamıştır.

Henüz geliştirilmemiş hidroelektrik potansiyel teknik, ekonomik, çevresel ve sosyolojik olarak kabul edilebilecek en uygun şekilde geliştirilmelidir. 2030’larda hidroelektrik güç potansiyelimizin hemen hemen tamamının istifadeye sunulması hedeflenmiştir. Bakanlığımızın yerli kaynakları destekleyici üretim politikası doğrultusunda gerekli destekler sağlandığı takdirde Türk şirketlerinin katılımıyla bu hedefin gerçekleştirilmesi mümkün olabilecektir.

Taner Ercömert’in Özgeçmişi: 1958 Yılı Kayseri doğumlu olan Taner Ercömert 1981’de O.D.T.Ü., Mühendislik Fakültesi Makina Mühendisliği Bölümlünden mezun olarak aynı yıl DSİ Genel Müdürlüğü Barajlar ve Hidroelektrik Santrallar Dairesi Başkanlığında mesleki yaşamına başlamıştır. Taner Ercömert 1993’de GAP Elektromekanik Teçhizat Şube Müdürlüğü görevine, 2000’de elektromekanik teçhizattan sorumlu Daire Başkan Yardımcılığına atanmıştır. Çeşitli teknik dergilerde yayınlanmış makaleleri bulunan Taner Ercömert Haziran 2007’de DSİ’den emekli olmuş olup halen Limak Enerji A.Ş. Genel Müdürü olarak enerji konusundaki çalışmalarını özel sektörde sürdürmektedir.

©Yapı Dünyası Dergisi 2007 Sayı: 137-138 de yayımlanmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir