Mimarlık ve Eğitimi

Mimarlık ve Eğitimi

Cihat UYSAL, Mimar Yüksek Mühendis

“yaşam doğrudur, mimar yanlıştır”
Le Corbusier

Mimarlık eğitimine ilişkin çağdaş anlayışı irdelemek üzere toplanan Oxford Mimarlık Eğitimi Konferansı’nda (Temmuz 2008) vurgulananlar ülkemiz mimarlığı için çok önemli konuları içeriyor. Yapı dergisinin 324. sayısında Prof. Dr. Derya Oktay ile Doç. Dr. Şebnem Önal Hoşkara’nın söz konusu konferansın gündemiyle ilgili verdiği özet bilgi ve değerlendirmeler, bizlerin bu konuya daha çok eğilmemiz gerektiğini gösteriyor. Gelişmiş ülkeler, sorunları gündeme getiren ülkelerdir. Bu anlamda gelişmemişlik, kopyala-yapıştır kültürüne esir düşmekle ve de yapılanları sorgulamamakla kendini gösterir. Kaldı ki, borçla yaşayan ülkelerin bu konuda yapması gerekenler varsıl ülkelere göre her zaman daha yaşamsaldır. Bu yapıların doğru teknik ve teknolojiler kullanılarak üretilmesi, doğru malzeme ve konstrüksiyon (malzeme dizgesi) kararlarının verilmesi, standartlaşma bilinci gibi temel güdülere sahip olmakla gerçekleştirilebilecek bir süreçtir. Ülkemizin böylesi bir bilinçle yapı tasarlama ve üretme anlayışına çok ihtiyacı var. Yaklaşık çeyrek asırdır bunları damla damla, göle maya tutar iyimserliğiyle yazmaya çalışıyorum.

Konferansa dönecek olursak, yukarıda vurguladıklarımın serimi ile karşılaşıyoruz. Öyle ki, geçen yıl düzenlenen bu konferans, yaşanmakta olan küresel ekonomik krizin etkisinin izlerini, ondan çıkarılması gereken dersleri kapsıyor. Bu anlamda, bizim gibi ülkelerin aşağıda özetleyeceğim konferansta öne sürülen görüşlerin çok ötesinde hedefler edinmesini gerektiriyor. Konferansta mimarlık ve eğitimi ile ilgili olarak özetle;

1- Mimarlık anlayışının, görsel sanat yönlenmesinden vazgeçilerek bilim yönlenmesine kaydırılması, böylece, tasarımın bilime dayalı bir disipline dönüştürülmesi gerektiği belirtiliyor.

2- Biçimsel estetiği tek ve ana hedef edinen tasarım yaklaşımı sert bir biçimde eleştiriliyor.

3- Tasarlanan yapının nasıl olduğu ve neye benzediği, çevreye ne kattığının irdelenmesi gerektiği belirtiliyor.

4- Mimarlık uygulamalarının küreselleşmeye karşı tavır geliştirememesi dile getiriliyor.

5- Toplumsal, yerel kimliklerin önemsenmemesi, “ikonik” tasarımlar tartışılıyor.

6- Öğrencilerin çizim masalarından kalkıp yapıları gözlemlemesi, algılaması, böylece, bilgileri birinci kaynaktan edinmelerinin gerçekçi ve insancıl çözümler üretmelerindeki önemi konuşuluyor.

7- Çağdaş malzeme ve teknoloji arayışlarının, mimari tasarım stüdyolarının da temelini oluşturması gerektiği,

8- Tasarım eğitimi ile yapı eğitiminin bütünleşmesi gerektiği,

9- Günümüzde, çoğu mimarlık okulu ve programının gelişkin teknoloji tasarlayan veya kullanan mimarlık ve yapım şirketlerinin çok gerisinde olduğu vurgulanıyor.

Yazının başında da belirttiğim gibi, Batının kendini algılamasından, bizim halimizin ne olduğunu anlamak için bütün iş sezgileri gelişmiş meslektaşlarımıza kalıyor. Çünkü, ülkemizde konunun tartışılması şimdilik kurumların gündeminde yer almıyor.

©Yapı Dünyası Dergisi 2009 Sayı: 155 de yayımlanmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir