Binaların Yıkılmasında Deprem Yönetmeliğinin Kusuru Var mı?

Binaların Yıkılmasında Deprem Yönetmeliğinin Kusuru Var mı?

Nejat BAYÜLKE, İnşaat Yüksek Mühendisi / Cahit KOCAMAN, İnşaat Yüksek Mühendisi

2007 yılında yürürlüğe giren yeni “Deprem Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik” ile ilgili bazı eleştiriler yapıldığı görülmektedir. Yıkılan binaların suçlusu kim? Binalarımız neden yıkılıyor? Yönetmeliğin rolü ne? Gibi sorular üzerindeki görüşlerimiz aşağıda verilmektedir.

ÖNCE İKİ GÖZLEM
İnşaat Mühendisleri Odası Adana Şubesi bir tespit yapar [1]: 2. derece deprem bölgesindeki Osmaniye Belediyesi 475 binaya projesine dayanarak inşaat ruhsatı vermiştir. Bu projelerden 465’inin deprem yönetmeliğine göre hesabı yoktur! Geri kalan 15 adet projedeki “sözde” deprem hesabı da yönetmeliğe uygun değildir.

1992 Erzincan depreminden sonra İTÜ tarafından güçlendirilen orta hasarlı, yıkık değil! 250 kadar 4 katlı ve 8 daireli konut kooperatif binasındaki ortalama beton basınç dayanımı 140 kg/cm² olması gerekirken 90±30 kg/cm²’dir, projeye göre konulması gereken demirler de %2550 eksik konulmuştur [2]. Bir başka örnek 1986 Malatya Sürgü depreminde yıkılan temel eğitim okulunun betonu projesine göre 200 kg/cm² (B225) olması gerekirken 70 kg/cm² olarak ölçülmüştür [3].

Ayrıca, kaçak, ruhsatsız ve proje dışı imalat da (yaklaşık olarak binaların %70’i) cabasıdır. Kural dışı inşaatlar Türkiye’de kuraldır.

Şimdi bu deprem yönetmeliğine (1975 ve daha sonra tarihli) ve TS-500 betonarme standartlarına uyulmadan yapılmış, projesine göre demirleri konulmamış, beton dayanımı projedeki dayanımın %30’u kadar düşük olan yapıların yıkılma nedenini deprem yönetmeliğinin yetersiz olmasına bağlamak deprem yönetmeliklerine karşı bir haksızlıktır.

Türkiyede betonarme yapılar yönetmelik ve standartların yetersizliğinden değil yapıları kendi öz ağırlıklarını bile çok düşük güvenlik payı ile taşımalarından dolayı yıkılmaktadır. Düşey yüklere karşı bile çok sınırlı emniyet payı olan bu yapılarda bir depremde gelen ek yükleri taşımaya yeterli bir yedek güç yoktur ve yapılar bu nedenle yıkılmaktadır.

Depremler yapıların hangi tarihli deprem yönetmeliğine göre yapıldıklarını bilmez.

Depremde yapıya yanal yük etkir. Yapının bu yüke karşı koyacak gücü yoksa yapı yıkılır.

Birçok depremde eski tarihli yönetmeliklere göre yapılmış olmasına karşın yıkılmamış çok az hasar görmüş binlerce yapı vardır. Yıkılan binlerce yapının yanında!

YAPILAR DEPREME NASIL KARŞI KOYAR?
Depreme dayanıklı yapılardan hafif depremlerde mimari hasarın olmaması ve çok şiddetli depremlerde de yıkılarak can kaybına neden olamamaları beklenir. Birinci koşulu sağlamak için genellikle yapı ağırlığının %10-15’ine kadar ulaşabilen bir yatay yük altında binada çatlak ve hasar olmadığı gösterilir.

Çok şiddetli depremde de yapı “sünek davranarak” deprem enerjisini, az miktarda hasar görerek tüketecektir. Bunun için de yapının “sünek” olması gerekir. Deprem yönetmeliği yapıda sünek davranmayı sağlayacak koşulları verir: betonarme elemanlarda yeterli etriye (etriye ile sarılmış beton) ve boyuna donatı miktarı, boyuna donatıların uygun kenetlenme boyunda olması, beton dayanımının projedeki dayanımda olması, kolonların düşey yüklerinin belli bir miktarı aşmaması, kolonların kirişlerden daha güçlü olması, kolon ve kirişlerin en küçük boyut koşullarına uyması gibi. Bunun yanında “fazla” sünek yapı da istenmez ve yapıların depremde yatay ötelenmelerinin kısıtlanması istenir. Bu koşul da yapılarda yatay ötelenmeleri kısıtlayan betonarme perde duvarların olması ile sağlanır.

Bu koşullar 1968 tarihli deprem yönetmeliğinden (ilk kez etriye sıklaştırması koşulu ve perde duvar ihtiyacı getirilmiştir) başlayarak deprem bölgelerinde yapılacak yapılar hakkında yönetmelikler içine katılmışlardır. 1975 tarihli yönetmelik sünek betonarme yapı davranışı için gereken koşulların büyük bölümünü içeren ilk yönetmeliktir. Daha sonraki 1998 ve 2007 yönetmelikleri esas olarak 1975 yönetmeliğinin daha ayrıntılı ve kapsamlı biçimleridir.

Geçmişte Türkiye’de depremde yıkılan betonarme yapılar ne yazık ki hem hafif depremlerin gerektirdiği elastik, hasar görmeden, yatay yük taşıma düzeyinden hem de süneklik sağlayacak koşullardan yoksun oldukları için yıkılmıştır. Yapı yıkımı hem deprem etkisinin hiç dikkate alınmamış, hiç deprem hesabı yapılmamış olmasından hem de, ya da projenin uygulanmamış olmasından dolayıdır.

Deprem yönetmeliklerinin yetersizliği belki 1968 öncesi yapılar için geçerli olabilir. Ancak 1968 öncesinde de yönetmeliklerin yetersizliğini, deprem dayanıklı yapının gerektirdiği koşulların dünyada ve Türkiye’de tam bilinmiyor olmasında da aramak gerekir. Depreme dayanıklı yapı tasarımında çok önemli bir yeri olan betonarme kolon-kiriş ek yeri deneyi ilk kez ABD’de 1965’de yapılmıştır. Yapılaşmanın çok kısa süre içinde yenilendiği Türkiye’de 1968 öncesi yapı da çok az sayıdadır.

ZEMİN ETÜDÜ
Türkiyede yapıların depremde yıkılmasını zemin etüdünün yapılmamış olmasına bağlamak standart ve yönetmeliklere uyulmadan yapılmış yapıların sorumlularının çok sevdiği bir şeydir. Beton dayanımı projesindeki dayanımın yarısı kadar bile olmayan, deprem hesabı yapılmadığı için zaten yetersiz demirleri birde %50’ye kadar varan miktarda eksik konulmuş yapıların sorumluları hasar ve can kaybı “zemin” in üzerine yüklenerek cezalandırılmaktan kurtarılmaktadır.

Zemin etüdü ile belki yapının hafif depremlerde mimari hasarını önleyecek yatay yük bir miktar artırılmaktadır. Ancak önemli olan sünek davranışı sağlayan ayrıntıların yapıya konulmasıdır. Zemin etüdü ile deprem tasarım yatay yükünü %25-30 çıkarılmasını istemek inşa edilemez binalar tasarlamak demektir.

Kaliteli inşaatın en önemli koşulu yapımın denetlenmesidir. Bu ise Türkiye’de istenen bir şey değildir. 2004 yılında yapılan Deprem Şurasında, birçok sorunları da olan yapı denetiminin bütün ülkeye yaygınlaştırılması kararı aradan geçen yaklaşık 5 yıla karşı gündeme bile gelmemiştir. Bu arada Yapı Denetim Kanununun kapsam ile ilgili 2. maddesine göre 200 m²‘nin altındaki Dubleks, tripleks villalar da yapı denetimi kapsamı dışındadır.

Çünkü gerçek depreme dayanıklı yapıların bedeli 17 Ağustos’da yıkılan betonarme yapıların bedelinden %20-30 daha yüksek olur. Bu fark ise yap-sat işlerinden kazanılan rantı önemli ölçüde azaltacağı için sevilmemiştir.

Kısaca Türkiye’de yapılar genel olarak deprem yönetmeliğine hiç ama hiç uyulmadığı için yıkılmıştır ve yıkılacaktır. Bir bakıma Türkiye’nin deprem sorunu yoktur, denetlenmek istenmeyen niteliksiz proje ve inşaatta rant sağlamak için ısrar edilmesi sorunu vardır. Binalar “kötü”, bırakın deprem yükünü, düşey yüklere karşı bile yeterli önlem ve hiç alınmadan, yapıldıkları için yıkılmaktadır. Son yıllarda yürürlükte olan deprem yönetmeliklerinin 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremlerindeki yıkımlarda etkisi olduğunu söylemek yanlıştır.

KAYNAKLAR
[1] Milliyet (2001) “Osmaniye’de Binalar Kötü: 475 Yapıdan 465’inde Deprem Hesabı Yok” Milliyet Gazetesi 27 Haziran 2001.
[2] İstanbul Teknik Üniversitesi (1992) “Genel Onarım Raporu: Teknik Rapor No.002 13 Mart 1992 Erzincan Depreminde Orta Hasar Gören Binaların Proje, Onarım ve Takviye İşleri” İstanbul Teknik Üniversitesi, Yapı ve Deprem Uygulama Araştırma Merkezi.
[3] Bayülke, Nejat; Aşık, Sülfü ve Hürata, Ali (1989) “Yapıların Deprem Davranışına Düşük Dayanımlı Betonun Etkisi ve Sürgü Temel Eğitim Okulu Örneği” TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası 1. Ulusal Beton Kongresi 24-26 Mayıs 1989, Bildiriler Kitabı Cilt-1 sayfa 25-37.

©Makale Yapı Dünyası Dergisi 2009 Sayı: 158 de yayımlanmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir