Yapı Tasarım Projelerinin Yapıya Yansıma Şekilleri

Yapı Tasarım Projelerinin Yapıya Yansıma Şekilleri

Celal OKUTAN, Makina Yüksek Mühendisi, Okutan Mühendislik

Ülkemiz ekonomisinde İnşaat Sektörünün güçlü görünümüne karşın, üretimde mühendislik hizmetlerin kalitesi yönünden büyük sorunları karşı karşıya bulunmaktayız. Bunların başında öncelikle yapıda TASARIM etabı gelmektedir. Günümüzde “Proje” kavramı dar sınırlar içinde ele alınmış, yatırımın elde edilmesi süreci içindeki bütün mühendislik hizmetleri kapsamı yerine tasarım üretimi anlamında tanımlanmıştır. Bu nedenle yazımızda proje sözcüğü yapı  tasarımı içeriğinde kullanılacaktır.

Müteahhitlik sektörümüzün büyük bir bölümü sermayeye dayalı ticari kuruluşlardır. Çoğunun üst yönetim kadrosu mühendislik alanı dışındaki yöneticilerden teşekkül etmiştir. Genellikle bu işverenler proje hizmetlerini, imar yasaları gereği ruhsat ve inşaat izni amaçlı formal prosedür içeriğinde görmektedir. Özellikle yap-sat ve benzeri yapım hizmetleri ile iştigal eden müteahhitlerimiz, bu bağlamda proje üretimini gereksiz görmekte, benzer tip veya hazır projelerle yapı üretiminin daha doğru ve sağlıklı olacağına inanmaktadır. Ayrıca bu uygulamada yapıların denetim ve kontrolların mevcut ve yetersiz yasalarımız çerçevesinde yapılması nedeniyle çokta haksız sayılmazlar. Kaldı ki, ruhsat için istenen yapı proje üretim hizmetleri sıradan imza yetkili mimar ve mühendisler tarafından yapılmaktadır. Sonuçta sağlıksız yerleşim yerleşimlerdeki çarpık yapılaşmanın ana nedenlerinden birincisi bu uygulama olmaktadır.

Diğer taraftan kurumsallaşmış, sermaye kuruluşları kendi bünyelerinde müteahhitlik şirketleri oluşturmuşlardır. Amaçları hizmet sektörü ötesinde ticari ağırlıklıdır. Bu hizmette uygulanan yöntem mühendislik teknik usül ve kurallarından çok farklı ve kar etmeye yöneliktir. Bu bağlamda güçlü müteahhitlik kuruluşlarının çoğu yasaların elverdiği imkanlarda sıradan yapılar üretirler. Bu üretimde ara mühendisler kullanılır. Özellikle tasarım ucuz, basit ve hatalı üretilir. Çoğu yapımız bu düzeydedir. Nitekim deprem, yangın, sel ve benzeri afetlerde bu yapıların kalitesi kolayca ortaya çıkar.

Kamu kesiminde ise yapılar yürürlükteki ihale kanunu esasları doğrultusunda, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı sözleşme ve şartnameleri esas alınarak seçilmiş müteahhitlere yaptırılır. Günümüzde sektörün büyük bir sorunu haline gelmiş olan ihale sistemimizde ucuzluk esastır. Bu yöntem kaliteyi düşürür. Özellikle Müteahhitlere proje yaptırımı proje kalitesini düşürmekte, mimarlık ve mühendislik hizmetlerini ucuzlatmakta, uzman olmayan yetersiz elemanlara proje ihalesi uygulaması kalitesiz proje üretimine yol açmaktadır. Uzun yıllar bu sorunun çözümüne yönelik hiçbir önlem alınmamıştır. Bu nedenle yapı projeleri uygulamada müteahhitler tarafından kolayca değiştirilmekte; doğru projelerin dahi uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Önemli olan; yürürlükteki kırk yıllık yetersiz mevzuatın düzeltilmesi yapıların kalite ve niteliklerinin sağlanmasıdır. Avrupa Birliğine giriş koşulları gereği 1970 Roma Anlaşması ile taahhüt etmiş olduğumuz mevzuatımızın yenilenmesi hizmetleri bugüne kadar yapılamamıştır. Yapı üretiminde zorunlu standartlar ve özellikle yapı kodları dediğimiz ileri teknoloji ile uyumlu usüller asgari düzeyde uygulamaya konulduğu takdirde, tasarımdan başlayarak uygulama ve işletmeye alma sistemlerinde arzulanan kalite kısa bir sürede sağlanabilinir. Bu durum yurtdışı taahhüt işlerinde hizmet veren müteahhitlerimiz ve mühendislerimiz tarafından çok açık bir şekilde görülmüştür. Özellikle Rusya’da uygulanan SNIP kuralları, ülkenin yetersiz mühendislik düzeyine rağmen çok başarılı bir uygulamaya yol açmakta, sistemin sağlıklı yönlerini kanıtlamaktadır.

Özel sektör yapılarında sorunlar ise çok farklı boyutlardadır. Genellikle yatırımcı kuruluşlar elde etmek istedikleri yapıyı tanımlamaktan, istek ve koşullarını ortaya koymaktan uzaktırlar. Bu bilinçsizliğe karşın sorumlu müşavir hizmetlerine önem vermeye, onların görgü ve tecrübeleri doğrultusunda hizmeti müşavirler kanalıyla yaptırmaya yanaşmamaktadır. Buna karşın, bazı kuruluşlar yeterlilik belgesine haiz büyük firmalar oldukları ve devlet ihalelerinde büyük yapı inşaatını yüklendikleri halde kendilerine ait özel yapılarda uzman olmadıklarını bildiklerinden yapıyı deneyimli, inşaat müteahhitlerine anahtar teslimi ihale etmektedirler. Bu tür yatırımlarda işverenler; tasarımı genelde deneyimli bir mimar yönetiminde yaptırmakta,  projeler çoğunlukla avan ve kesin proje düzeyinde üretilmekte uygulamada şantiye hizmetleriyle projeler çizilerek uygulanabilinir düzeye getirilmektedir. Ancak bu durum üretim süresini uzatmakta, maliyeti artırmakta ve kaliteyi düşürmektedir.

Bazı kuruluşlar, kültür merkezi, hastane, otel  ve yüksek yapılar gibi çok önemli binaların projelerini yurtdışı deneyimli firmalara yaptırmayı tercih etmektedir. Bu yaklaşımda Türk Mimar ve Mühendislerine güvensizlikleri kadar, toplumun tercih ve istekleri rol oynamakta, dünyanın her ülkesinde olduğu tarzda birazda reklam etken olmaktadır. Daha doğru bir analiz ve değerlendirme yapıldığında görüleceği üzere bu tercihte haklılık payı olup,  ileri ülkelerin mimar ve mühendislerin tasarımı ekip ürünü olarak yapı teknolojisi  imkanlarını daha bilinçli kullanmak suretiyle yapı ürettikleri görülür. Gerçekten yapı teknolojisi  ilkelerine uygun tarzda mimar koordinasyonunda uzman mühendislik hizmetleri ile müteselsil sorumluluk içinde tasarım üretim batıda ülkemizden çok farklı ve sağlıklıdır. Ancak bahse konu işverenler yatırım bedelinin %10 oranına erişen proje yapım ücretlerinin fazlalığı nedenleri ile yabancı firmalardan sadece avan proje talep etmekte, uygulamaya dönük tatbikat projelerini ülkemiz tasarım bürolarına taşeron statüsünde yaptırmakta, yasalarımız gereği teknik sorumluluklarını mahalli mimar ve mühendislere yüklemektedir. Bu yöntem, avantaj ve dezavantajlarına rağmen sonuçları itibariyle Türk Mimarlık ve Mühendislik camiası için üzücü ve gelişimi önleyicidir. Bu tarzda üretilen projelerinin de şantiyeye sağlıklı bir şekilde intikal ettiği söylenemez. Nitekim büyük şehirlerimizde inşa edilen çok özel yapıların inşaatına eksik ve yetersiz projelerle başlanılmakta yapının elde edilme süreci içinde tasarım yapılmaktadır. Bu uygulama proje yatırım ve süresini kat kat arttırmaktadır.

Yapının tasarımı ile elde edilen “PROJE” lerden beklentimiz nedir? Nasıl olmalıdır? Ne gibi unsurları içermelidir? Suallerine verilecek cevaplar yapı cinsine, fonksiyonuna ve özelliklerine göre değişebilir. Ancak bütün bu faktörlerde göz önüne alınsa dahi hiç bir yapı tasarımın şantiye uygulama niteliği taşıyacağı söylenemez. Bu anlamda tasarım; konsepti içeren, tasarım analiz ve kriterlerini belirleyen, standartlara uyumlu; mimari, statik, tesisat, elektrik sistem seçimlerini diğer ihtisas dalları verileri doğrultusunda çözmüş, bilim ve teknolojiye uygun, mimari değerlere haiz bir dizayn dökümantasyonudur. Bu nedenle projelerin şantiye teşkilatı tarafından tasarım esasları bozulmadan shop-drawinglerle şantiye uygulama projeleri haline dönüşümü gerekir. Bu dönüşümde proje müelliflerinin denetim koordinasyon veya üretim görevleri olabilir. Amaç yapının üretiminde tasarım etabını müteakip hizmetlerde sürekliliğin sağlanması, üretimin dizgi halinde ekip sorumluluğunda yapılması gereklidir. Ülkemizde konu bu tarzda ele alınamadığından, inşaat sektöründe bir çok yatırımcı, müteahhit, şantiye mühendisleri proje müelliflerini yetersiz görmekle kalmayıp, projelerin uygulama projesi haline şantiye hizmet aşamasında kendilerinin katkıları ile dönüştüğünü iddia etmektedirler. Bu yargı bir dizi halinde işletme hizmetlerine kadar uzanır. Gerçekte bu tür değerlendirme yerine yatırım kararından işletmeye kadar projenin birbiri ile bağlantılı uzman ekip tarafından sorumlulukları altında elde edildiği dikkate alınmalıdır.

Ülkemiz tasarımcılarını bu süreç içinde eleştirip değerlendirmek yararlıdır. Günümüz koşullarında ülkemizde tasarım üretimi ekip halinde yapılmamakta, müşavir katkısından yararlanılmamakta, denetim ve kontrol her disiplin dalında birbirinden kopuk hesap ve çizim düzeyinde yapılarak gerçek tasarım amacından uzaklaşılmaktadır. Bu koşullar tasarım kalitesini düşürmekte müteselsil ekip sorumluluğunu ortadan kaldırmakta üretimde uzmanlık aranmamaktadır. Ancak, sürekli iş akışı olmayan hizmet bedelleri düşük, teşvikten uzak, multidisipline kuruluş haline dönüşmemiş diploma yetkisi ile yapılan bu hizmetler nedeniyle tasarım sektöründen fazla bir şey beklememek gerekir. Dolayısıyla sektörde pastadan pay almaya yönelik basit ve ucuz yöntemler, gerçek mimarlık ve mühendislik hizmetlerinden kopuk tarzda sektörde yerini almaktadır. Örnekleme yapılırsa başkalarının yaptığı sıradan projelere imza atan mimar ve mühendisler ile eksik, yetersiz avan projelerle hizmeti uygulamaya şantiyeye yükleyen tasarımcılar çoğunluktadır. Bu projelerin şantiye uygulamasında kullanılabilineceği düşünülemez.

İleri ülkelerde mimari koordinasyonu altında üretilen tasarım, ülkemizden çok farklıdır. Tasarımda profesyonellik ve ekip sorumluluğu aranır. Genellikle hiçbir mimar ihtisası olmayan fonksiyonel yapıların sorumluluğunu alarak tasarımına soyunamaz. Aksi takdirde sigorta usül ve kuralları “Liability” yapabilirlik sigortası iptal edilir, yasalar gereği ağır cezalara çarpılır. Bu yönden yarışmalarla belirlenen müellifler dışında tasarımcılar özellikle mimari hizmetlerde hastane, otel, iş merkezi, endüstriyel yapılar ve benzeri yapı sınıflara, ihtisas gruplarına ayrılmış ve bu esaslara göre tescil edilmiştir. Bu yönleriyle tasarım ekipleri multidisipline kuruluşlara dönüşmüş, bünyelerinde çevre, enerji, yangın, akustik, peyzaj, alt yapı, yapı  fiziği, yapı teknolojisi, aydınlatma, elektrik, ısıtma, havalandırma, plumbing ve sanitary gibi uzmanlar yer almıştır. Bu nitelikte projeler ile ister istemez bir çok sorunlar çözülmüş şekilde şantiye uygulamasına aktarılmaktadır.

Ülkemizde bu yönleri ile tasarıma yaklaşım çok farklıdır. Özellikle mimaride; mimari değerler dışında tasarım yapı teknolojisinden kopuk dizayn edilmekte tasarım dar sınırlar içinde kalmaktadır. Nitekim mimari projelerimizin çoğunda ekolojik bir dizayn görülemez. İklim koşullarına uygun mikro-klima ilkeleri, enerjinin etkin kullanımı, enerji tasarrufu ve enerji denetim planı aranmaz. Bu hizmetler genellikle mimari tasarım kapsamı dışında mekanik tesisat proje sorumluluğuna aktarılır. Halbuki bir yapının enerji denetiminde yalıtım ve yapı bileşenleri ile yalıtım katmanlarının seçimi tamamen yapı fiziği ile ilgili hususlar olup, mimari tasarım içinde çözülmeli projeler tasarım ekibi tarafından müştereken dizayn edilmelidir.

Yapılar için geçerli bir “Yangın Yönetmeliği” yeni devreye giren ülkemizde; uluslararası standartlara uygun tarzda yapılarda yangın kompartımanları, yangın merdivenlerine kaçış imkanları, kaçış yollarında yangına dayanıklı malzeme kullanımı mimari tasarım bünyesinde yatırımcı beklentilerinden biri olmalıdır. Ayrıca bu tasarıma uygun yangın aktif ve pasif söndürme sistemleri tasarım ekibi ürünü tasarım projesinde sağlanmalıdır. Bu doğrultuda mimari tasarımda dekorasyon, dekoratif aydınlatma, peyzaj, akustik, gürültü önlemleri, tozsuzlaştırma, titreşim önlemleri dizayn aşamasında çözülmelidir. Gerçekte bu çözümü sadece tasarım mimarından beklemek hatalı olacaktır. Bu yönden mimari tasarımın yapı teknolojisi bilimi esasları doğrultusunda mimar, yapısal tasarım, iç mimar, yapı fiziği ve ihtisaslarında uzman yardımcı mimarlar ve yardımcı disiplin dallarını oluşturan mühendislik hizmetleri ile müştereken çözümü zorunlu bir hizmet olmalıdır. Günümüzde yapı tasarımı başta mimar olmak üzere şekil ve biçim değiştirmiştir. Mimarinin sanat ağırlıklı niteliklerine teknoloji etkili olmuş mimari bilimsel ağırlılıklı sanat haline dönüşmüştür. Artık yatırımcılar ve onların temsilcileri müşavirler tasarımda uygulanabilirlik aramakta, yatırım maliyetini sınırlamakta, işletme giderlerini minimuze etmekte bu koşullarda tasarım projelerinin üretilmesini beklemektedir. Bu anlamda; güzel sanatları teşvik etmek ekonomik ve işlevsel yapılar elde etmek amaçlı yapılan mimari proje yarışmaları fikir projesi seçimi düzeyinde kalmalı, mimarlardan oluşan jürilerden uygulanabilirlik kararı istenmemelidir. Bu tür proje yarışmalarında seçilen mimari projeden mimari nitelikler dışında yarışma sonrası teknolojik koşullara uygun üretim uzmanlardan oluşan tasarım ekibinden hizmet beklenilmelidir. Bu nedenle yarışma sonucu elde edilen güzel mimarinin her zaman arzulanan bir yapıyı üretmeyeceği dikkate almak gerekir.

Mimari tasarımda olduğu tarzda yapı teknolojisinin etkisi ile büyüyen ve geniş bir alana yayılan hizmet dalı mekanik tesisat tasarımıdır. Günümüzde mekanik tesisat, ısıtma, havalandırma, klima, sıhhi tesisat, hidrolik sistemler, yangın, soğutma, filtrasyon, yakıt, doğalgaz, mutfak, çamaşırhane, otomatik kontrol, tozsuzlaşma, gürültü ve titreşim önlemleri gibi hizmetleri içermektedir. Yakın bir zaman içinde bu hizmetlere TS tarafından yürürlüğe konulmuş olan Enerji Yönetim projesi eklenmiş olup, kısa bir süre içinde çevre etkinlikleri tasarımı da gündeme gelecektir. Bu çerçevede mekanik tesisat projesini hakkıyla dizayn edecek bireysel proje büroları bulunamaz. Profesyoneller her konuda ne kadar bilgili olursa olsunlar branşlara göre uzmanlardan oluşan bir ekip halinde tasarımı gerçekleştirmeleri gerekir. Bayındırlık Bakanlığı Mimarlık Mühendislik Hizmet Yönetmeliği gereği Mimari hizmetin %50 statik hizmetin 2/3 oranında olan mekanik tesisat hizmeti ister istemez, bu bedellerle yapılamamaktadır. Özellikle hastane, otel, hava meydanı terminal binası, iş merkezleri ve yüksek yapılarda bu hizmetin ağırlığı görülür. Bu nedenle mekanik tesisat projeleri genellikle yetersiz sistem seçimlerini ihtiva etmekte zorunlu standartlar ile yeni teknolojiyi içermemektedir. Bu nedenle mekanik tesisat tasarım hizmet bedeli mimari projelerde dekorasyon, statikte deprem zammı farkları gibi artırılmalı, tasarım HVAC (ısıtma, havalandırma, klima) SANITARY (Sıhhi Tesisat), PLUMBING (hidrolik) tesisatı olarak ayrılmalıdır. Ayrıca yangın, mutfak, çamaşırhane, otomatik kontrol, yüzme havuzu gibi özel ihtisası gerektiren tasarım sadece tesisat alt yapısı yönünden prensip olarak dizayn edilmelidir. Aksi takdirde mimaride olduğu tarzda projeler yapı teknolojisi kurallarından kopuk ve yetersiz üretilecek, dolayısıyla eksik ve kusurlar uygulamaya yansıyacak işletmede sorunlar yaratacaktır.

Tasarım sorumlu, profesyonel bir uzmanlık hizmetidir. Bu nedenle proje müelliflerinden yapabilirlik yeteneği aranmalıdır. Bu yetenek bilgi ve deneyimle kazanılır. Tasarımda sorumluluk gerekir. Yatırımcıların tasarımdan yaşanabilirlik kullanılabilirlik koşullarını istemesi doğal hakkıdır. Ayrıca yatırım ekonomisi, işletme kolaylığı ve tüketim sınırlaması isteyebilir. Bu koşullarda üretilen tasarımın uygulamaya yansıması bilim ve teknolojiye uygun tarzda gerçekleşir.

©Yapı Dünyası Dergisi 2010 Sayı: 168 de yayımlanmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir