Bir Dünya Başarısı ve Teknik Eğitim
Necati AĞIRALİOĞLU
Türkiye son 15 yılda, yurtdışı müteahhitlik firma sayısı açısından dünyada ön sıralarda yarışıyor. Her yıl uluslararası iş yapan en büyük 250 firma, Engineering News Record Dergisi tarafından belirleniyor ve ilan ediliyor. 2015 yılına göre Türkiye firmaları dünyada 2. oldu. Dünya’da yurt dışında iş yapan en büyük 250 firmanın 40 tanesinin Türkiye’den olduğu açıklandı. Bu sıralamada Çin 65 firma ile birinci durumda. Çin devletinin kendi firmalarına insan kaynağı ve mali kaynak gibi her türlü imkanı sağladığı bilinmektedir.
2013 yılı sıralamasında da 38 firma ile Türkiye, 55 firması olan Çin’in ardından yine ikinci olmuştu. İlk 100 büyük firma arasında 5 Türk firması vardı.
Bu başarı, Türkiye dış gelirinde, milli gelirde ve istidamda artış demektir.
Bu durum Türkiye’nin bu konudaki bilgisini, tecrübesini ve teknoloji seviyesini göstermektedir.
Acaba bu başarıya aniden bir tesadüf sonucu mu ulaşılmıştır?
Bu başarının en az 80 yıllık hikayesi vardır.
1938 yılında 3458 Sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun çıkarılmıştı. Bu konuda mühendislerin yetki ve sorumlulukları açık bir şekilde ortaya konmuştu.
1950’li yıllarda Türkiye adeta bir şantiye alanına dönmüştü. Türkiye’nin pek çok yerinde istihdam edilecek mühendisler aranıyordu. Bu iki husus mühendisliği cazip hale getirmişti.
Ayrıca 15 Nisan 1958 tarih ve 4/10195 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe giren kararnameye göre kamuda çalışan teknik personele iyi bir ücret imkanı sağlanmıştı. Öyle ki yeni mezun olan bir mühendis, mühendis olmayan akranlarına göre kamuda üç kat ücret almaktaydı.
Bunun yanında, mühendisler kamuda yaptıkları proje koordinatörlüklerini müteahhit karnesi almada kullanabilecekti. Bu son kararname mühendislik eğitimini daha da cazip hale getirmişti. Bunun sonucu olarak çoğu asker ve köylü çocuğu olan pek çok zeki ve yetenekli genç mühendislik mesleğini seçmiş ve Türkiye’de çalışmaya başlamıştı. O tarihlerde Anadolu’nun pek çok ücra köşesi mahrumiyet içindeydi. Ve mühendisler buralara çalışmaya koşuyordu. Fakat özel sektör gelişmemiş olduğundan çoğu mühendis, Karayolları ve Devlet Su İşleri gibi kamu kurumlarında çalışıyordu. Mühendislerimiz, Atatürk Barajı gibi pek çok büyük ve önemli ise imza attılar.
Türkiye’de her sahada başarılı olan bu yetenekli mühendislerden siyasete atılan Süleyman Demirel, Korkut Özal, Necmettin Erbakan gibi isimler yetenekleri sayesinde o sahada da başarılı olmuşlardır.
Ancak 31 Temmuz 1970 tarih ve 1327 Sayılı kanunla teknik personel 657 Sayılı Devlet Personel Kanunu kapsamına alındı. Böylece kamudaki mühendislerin ücretleri %50-60 kadar düşmüş oldu.
Bu kanundan sonra kamuda çalışan tecrübeli mühendislerin çoğu görevlerinden ayrılıp özel sektöre geçmişti.
O yıllarda Türkiye’de sermaye birikimi pek olmadığı için küçük birikimleri olan bu mühendislerden bazıları kendi müteahhitlik firmalarını kurdular. Türkiye’de başarılı olan Sezai Türkeş- Fevzi Akkaya, ENKA gibi firmalar bir süre sonra yurt dışına açılmaya başladılar. Bugünkü başarının elde edilmesinde bu mühendislerin kurduğu firmaların öncülük ettiği anlaşılmaktadır.
Böylece 1970 yılından sonra Türkiye’de mühendislik cazibesini kaybetti. Ya gençler bu mesleği seçmediler veya seçenler de Dünyanın zengin ülkelerinde mesleklerini yürütmeyi ve o ülkeleri kalkındırmayı tercih ettiler.
Aslında Türkiye’nin, Cumhuriyetten önce pek çok cephede yenilmesinin ana sebebi gemi, top, uçak, silah gibi teknolojilerde geri kalması ile açıklanmaktadır.
Teknolojinin gelişmesi için, önce toplumda ve kurumlarda teknoloji geliştirme talebi olmalıdır. Bunun yanında yetenekli ve hevesli gençler, onları yetiştirecek tecrübeli öğreticiler bulunmalıdır. Bu çalışmaların denenebilmesi için tecrübeli zanaatkarlar da gereklidir. Diğer önemli, bir husus teknoloji icatlarında kullanılacak mali kaynak sağlanmasıdır.
Müfredat programlarının konuşulduğu bu günlerde, yeni eğitim programlarında teknik eğitim yeniden teşvik edilmelidir. Çünkü marifet iltifata tabidir. Böylece zeki ve yetenekli gençlerin günün şartlarına göre teknik eğitim alması sağlanabilir. İyi yetişecek bu gençlerin Türkiye’de kalması özendirilmelidir. Ancak o zaman Türkiye her sahada teknolojide dünya ile yarışır hale gelebilir.
Makale ©Yapı Dünyası Dergisi 2017 Sayı: 252-253 de yayımlanmıştır.