Işığın Kirli Yüzü, Karanlık Gökyüzü Parkları ve Ülkemizde Konu Hakkında Yapılan Çalışmalar – 1
İlhan VARDAR
Hiç kuşku duymayınız ki az sayıda düşünen özverili vatandaşlar dünyayı değiştirebilirler -zaten bugüne kadar hep böyle olmuştur” Antropolog Margaret Mead
Hava-Su-Toprak kirliliği, elektromanyetik kirlilik, gürültü kirliliği, radyoaktif kirlilik nedir diye sorsak büyük bir çoğunluğumuzun vereceği yanıtlar mutlaka olacaktır.
Işığın kirli yüzü diye sorduğumuzda ilk aklınıza ne gelir ?
“Işığın da kirliliği mi” olurmuş diye sorarsınız ? yoksa ……..
100 yıldan daha kısa bir süre önce, herkes başını yukarı kaldırdığında bol yıldızlı muhteşem bir gökyüzünü görebilirdi. Şimdi, dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca çocuk yaşadıkları yerde Samanyolu’nu asla göremeyecek.
Geceleri yapay ışığın artan ve yaygın kullanımı sadece gökyüzü görüşümüzü bozmakla kalmıyor, çevremizi , güvenliğimizi , enerji tüketimimizi ve sağlığımızı da olumsuz etkiliyor?
Işık Kirliliği nedir?
Yapay ışığın uygunsuz veya aşırı kullanımı – ışık kirliliği olarak bilinir. Ya da yanlış yerde, yanlış zamanda, yanlış yönde, yanlış miktarda ışık kullanımı olarak söyleyebiliriz. insanlar, vahşi yaşam ve iklimimiz için ciddi çevresel sonuçlar doğurabilir. Işık kirliliğinin bileşenleri şunları içerir:
-Işık Tecavüzü (Işık Taşması) Işığın istenmeyen ya da gerekmeyen yeri aydınlatması.
– Göz kamaşması: Gözün alışık olduğu aydınlatma düzeyini aşıp görme yetisinin bozulması ve nesnenin görünürlüğünün kaybolması. Eğer ışık kaynağı, aydınlattığı nesneden daha belirgin ise aydınlatma kötüdür.
– Dikine ışık (GökParlaması): Doğrudan gökyüzüne giden ışık. Sözün tam anlamıyla boşa giden, uzayda kaybolan ışıktır. Astronomlar ve gökyüzünü seyretmek isteyen herkes için en kötü ışık kirliliği budur. Işığın atmosferdeki tozlar ve moleküller tarafından saçılması sonucu göğün doğal parlaklığının bozulmasına, artmasına neden olur. Kamaşma ve ışık tecavüzü yaratan armatürler dikine ışık da gönderirler. Şehirlerin üstünde uçaktan görülen ışık denizi, çoğunlukla yukarıya doğru yanlış yönlendirilmiş ışıklardır.
– Aşırı miktarda ışık: Belli bir işin yapılması için gereken aydınlatma miktarını aşan ışık. Fazla ışık her zaman iyi aydınlatma demek değildir.
Işık kirliliği endüstriyel uygarlığın bir yan etkisidir. Kaynakları arasında bina dış ve iç aydınlatma, reklam, ticari mülkler, ofisler, fabrikalar, sokak lambaları ve ışıklandırılmış spor alanları bulunur.
Gerçek şu ki, geceleri kullanılan dış mekan aydınlatmasının çoğu verimsizdir, aşırı parlaktır, kötü planlanmıştır, yanlış konumlandırılmıştır ve çoğu durumda tamamen gereksizdir.
Işık Kirliliği Ne Kadar Kötü?
Dünya nüfusunun çoğu ışıkla kirlenmiş gökyüzü altında yaşarken, aşırı aydınlatma uluslararası bir sorundur. Bir şehir veya banliyö bölgesinde yaşıyorsanız, bu tür bir kirliliği görmek için tek yapmanız gereken gece dışarı çıkıp gökyüzüne bakmaktır.
2016’da çığır açan ” Yapay Gece Gökyüzü Parlaklığı Dünya Atlası ”na göre, dünya nüfusunun yüzde 80’i gökyüzü parıltısının altında yaşıyor. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’da halkın yüzde 99’u doğal bir gece yaşayamaz!
Işık Kirliliğinin Etkileri
Üç milyar yıl boyunca Dünya’daki yaşam, yalnızca Güneş, Ay ve yıldızların aydınlatmasıyla yaratılan bir aydınlık ve karanlık ritminde var oldu. Artık yapay ışıklar karanlığın üstesinden geliyor ve şehirlerimiz geceleri parlıyor, doğal gündüz-gece düzenini bozuyor ve çevremizin hassas dengesini değiştiriyor. Bu ilham verici doğal kaynağın kaybının olumsuz etkileri soyut görünebilir. Ancak giderek artan sayıda kanıt, parlayan gece gökyüzünü doğrudan ölçülebilir olumsuz etkilerle ilişkilendirir:
- Artan enerji tüketimi
- Ekosistemi ve vahşi yaşamı bozmak
- İnsan sağlığına zarar vermek
- Suçu ve güvenliği etkilemek
Işık kirliliği her vatandaşı etkiler. Neyse ki, ışık kirliliği ile ilgili endişeler dramatik bir şekilde artıyor. Gün geçtikçe artan sayıda bilim insanı, ev sahibi, çevreci grup ve sivil lider, doğal geceyi yeniden canlandırmak için harekete geçiyor.
Ülkemizde Işık Kirliliği Önleme Çalışmaları
Peki; Işık Kirliliğini önleme konusunda ülkemizde çalışmalar yapılıyor mu?
Yapılıyorsa bu çalışmalar hangi aşamada?
Ülkemizde Işık Kirliliğini önleme konusundaki çalışmalar Tübitak Ulusal Gözlemevi kurucu Müdürü Sayın Prof.Dr.Sn. Zeki Aslan (E)’ın girişimleri ile 1992 TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi (TUG) için altyapı çalışmaları ile neredeyse aynı zamanda başlamıştır.
Türkiye’de ışık kirliliğini konu eden ilk yayın:
Işık kirlenmesi ve ışıklandırmada enerji tasarrufu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Enerji Tasarrufu SemineriTebliğleri (ZA), 21-22 Ocak 1993. s. 281-284.
Işık Kirliliği (kitapçık), Enerji Bakanlığı EİEİ., 2001
3 Temmuz 1998 de Ankara da TÜBİTAK Merkezi’nde,
19 Ekim 1998 günü Akdeniz Üniversitesi Atatürk Konferans Salonu’nda TÜBİTAK, Enerji Bakanlığı, TEDAŞ, TSE, Antalya Büyükşehir Belediyesi, Muratpaşa Belediyesi, TEDAŞ Antalya Müessese Müdürlüğü, Karayolları 13. Bölge Müdürlüğü’nün katıldığı Işık Kirliliği toplantıları yapılıyor.
TUG’(Tübitak Ulusal Gözlemevi)’nin girişimi ile,
TUG, İstanbul Teknik Üniversitesi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Elektrik İşleri Etüt İdaresi, TEDAŞ, TSE, Karayolları Genel Müdürlüğü elemanlarından oluşan bir ekip, konu hakkında toplumu bilgilendirmek, dış aydınlatma ve armatürler için, diğer ülkelerdekileri, International Dark SkyAssociation (UluslararasıKaranlıkGökyüzüBirliği) ve International Lighting Commission (UluslararasıAydınlatmaKomisyonu) önerilerini de, inceleyerek, standart geliştirmek, teknik şartnamelerin ve yönetmeliklerin gelişen teknolojiye uygun hale getirilmesini sağlamak amacıyla bir “Işık Kirliliği Çalışma Grubu” ve üç alt grup oluşturuyor.
TÜBİTAK Bilim ve Teknoloji Politikaları Dairesi’nin eşgüdümü ve sekreteryası ile, 2001 yılına kadar yapılan çalışmaların sonunda bir “Elektrik Dış Aydınlatma Yönetmeliği“ taslağı hazırlanıp 2001 yılında Enerji Bakanlığına sunuluyor.
2005 yılı başında da Ankara’da TÜBİTAK yönetimi ile yapılan toplantıda konu yine gündeme geliyor..
Tartışmalardan sonra, Başkan Danışmanı sorumluluğunda yeni bir komite oluşturulması kararlaştırılıyor.:
Türk Standatlar Enstitüsü; TEDAŞ; İstanbul Kültür Üniversitesi; İstanbul Teknik Üniversitesi; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ; TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi (TUG)
Yetkililerinden oluşan bu komitenin görevi, daha önce hazırlanan yönetmelik taslağını güncellemek ve Enerji bakanlığına sunulmak üzere bir Işık KirliliğiYasa Tasarısı Taslağı’na dönüştürmek oluyor..
TÜBİTAK bunu 2005 yılı programına ekliyor..
Maalesef 2006 Ocak sonunda “proje” önceliğini yitiriyor ve tekrar belirsizliğe bürünüyor.
2009 yılında TUG; bu yasa tasarısı taslağını güncelleyerek tekrar TÜBİTAK’a sunar. Bu çalışmalar olurken;
Çekya (Çek Cumhuriyeti) Işık ve Hava Kirliliği Yasası, 1 Haziran, 2002
Slovakya Işık Kirliliği Yasası, 30 Ağustos 2007
UK Çevre Korum, Ekim 2007
Fransa Işık Kirliliği Yasası, 2009 yürürlüğe girmiştir.
Türkiye’de ışık kirliliği gelişmiş ülkeleridekinin düzeyine ulaşmadan durdurulabilir, gökyüzü daha fazla aydınlanmadan korunabilir.
Ülkemizde somut çalışmaların başlangıcı
İstanbul Kültür Üniversitesi tarafından Temmuz 2010’da Türkiye’de gece gökyüzü parlaklığının ölçülmesi başlıklı bir proje başlatılmıştır. Bu projenin amacı; Türkiye’de seçilmiş yerleşim yerlerinde (şehirler, kasabalar, köyler), seçilmiş “karanlık” yerlerde, astronomi gözlemevlerinde ve milli parklarda, doğal yaşam alanlarında geceleyin gök parlaklığını ölçmek ve bu ölçümleri yıldızlı gecelerin doğal gök parlaklığı ile karşılaştırmaktır. Yerleşim yerlerinin gök parlaklığı verilerinden, ışık kirliliğinin ekonomik, çevresel ve kültürel boyutunun değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
İstanbul Kültür Üniversitesinin sağladığı (SQM) ışık ölçümü cihazları ile kısmi de olsa ülkemizin yukarıda bahsedilen mecralarında ölçümler yapılmaya başlanmıştır.
Ardından Eskişehir ilimizin merkezinde ölçüm yapılarak raporlanmıştır.