Potansiyel Olarak Tehlikeli En Büyük Asteroid
İlhan VARDAR
NSF’nin NOIRLab programının bir programı olan Şili’deki Cerro Tololo Inter-American Gözlemevi’ndeki Víctor M. Blanco 4 metrelik Teleskobu’na monte edilen Karanlık Enerji Kamerası’nı (DECam) kullanan uluslararası bir ekip, Dünya ve Venüs’ün yörüngelerinin iç bölgesi olan iç Güneş Sistemi’nde saklanan üç yeni Dünya’ya yakın asteroit (NEA) keşfetti. Bu, gözlemler için oldukça zorlu bir bölgedir, çünkü asteroit avcıları Güneş’in parlamasıyla mücadele etmek zorundadır.
Bununla birlikte, alacakaranlıkta kısa ama elverişli gözlem koşullarından yararlanarak, gökbilimciler NEA’ların zor bir üçlüsünü buldular. Bunlardan biri, 2022 AP7 adı verilen ve bir gün onu Dünya’nın yoluna yerleştirebilecek bir yörüngeye sahip olan 1,5 kilometre genişliğinde bir asteroit. 2021 LJ4 ve 2021 PH27 olarak adlandırılan diğer asteroitler, Dünya’nın yörüngesine güvenli bir şekilde tamamen iç kısımda kalan yörüngelere sahiptir. Gökbilimciler ve astrofizikçiler için de özel ilgi çekici olan 2021 PH27, Güneş’e bilinen en yakın asteroittir. Bu nedenle, Güneş Sistemimizdeki herhangi bir nesnenin en büyük genel görelilik etkilerine [1] sahiptir ve yörüngesi sırasında yüzeyi kurşunu eritecek kadar ısınır.
“Alacakaranlık araştırmamız, asteroitler için Dünya ve Venüs’ün yörüngelerindeki alanı tarıyor,” diyor Carnegie Bilim Enstitüsü’nün Dünya ve Gezegenler Laboratuvarı’nda astronom olan Scott S. Sheppard ve bu çalışmayı açıklayan makalenin baş yazarı. “Şimdiye kadar, gezegen katilleri olarak adlandırdığımız bir boyutta, yaklaşık 1 kilometre genişliğinde iki büyük Dünya’ya yakın asteroit bulduk.”
“Muhtemelen bulmak için benzer boyutlara sahip sadece birkaç NEA var ve bu keşfedilmemiş büyük asteroitler muhtemelen onları çoğu zaman Dünya ve Venüs’ün yörüngelerine iç kısımda tutan yörüngelere sahipler” diyor ve “Güneş’in parıltısının yakınında gözlem yapmanın zorluğu nedeniyle bugüne kadar tamamen Dünya’nın yörüngesinde yörüngeleri olan yaklaşık 25 asteroit keşfedildi.” Ekliyor.
İç Güneş Sistemi’nde asteroitler bulmak göz korkutucu bir gözlemsel zorluktur. Gökbilimcilerin bu bölgeyi araştırmak için her gece sadece iki kısa 10 dakikalık penceresi var ve Güneş’in parlamasından kaynaklanan parlak bir arka plan gökyüzü ile mücadele etmek zorundalar. Ek olarak, bu tür gözlemler ufka çok yakındır, yani gökbilimcilerin gözlemlerini bulanıklaştırabilecek ve çarpıtabilecek kalın bir Dünya atmosferi tabakasından gözlemlemeleri gerekir. [2]
Bu zorluklara rağmen bu üç yeni asteroiti keşfetmek, DECam’ın benzersiz gözlem yetenekleri sayesinde mümkün oldu. Son teknoloji ürünü cihaz, dünyanın en yüksek performanslı, geniş alan CCD görüntüleyicilerinden biridir ve gökbilimcilere gökyüzünün geniş alanlarını büyük bir hassasiyetle yakalama yeteneği verir. Gökbilimciler, sönük nesneleri yakalarlarsa gözlemlere ‘derin’ diyorlar. Dünya’nın yörüngesindeki asteroitleri avlarken, hem derin hem de geniş alan gözlemlerini yakalama yeteneği vazgeçilmezdir. DECam, ABD Enerji Bakanlığı (DOE) tarafından finanse edildi ve DOE’nin Fermilab’ında inşa ve test edildi.
“İç asteroitler nadir olduğu için gökyüzünün geniş alanlarına ve derin görüntülere ihtiyaç duyuluyor çünkü asteroitler sönük ve Güneş’in yakınındaki parlak alacakaranlık gökyüzünün yanı sıra Dünya atmosferinin çarpıtıcı etkisiyle savaşıyorsunuz” diyor. “DECam, gökyüzünün geniş alanlarını daha küçük teleskoplarla ulaşılamayan derinliklere kadar kapsayabilir, bu da daha derine inmemize, daha fazla gökyüzünü kaplamamıza ve iç Güneş Sistemi’ni daha önce hiç yapılmamış şekillerde araştırmamıza izin verir.”
Dünya için potansiyel olarak tehdit oluşturabilecek asteroitleri tespit etmenin yanı sıra, bu araştırma Güneş Sistemimizdeki küçük cisimlerin dağılımını anlamaya yönelik önemli bir adımdır. Güneş’ten ve Dünya’dan daha uzakta olan asteroitlerin tespit edilmesi en kolay olanıdır. Bu nedenle, bu daha uzak asteroitler, asteroit popülasyonunun mevcut teorik modellerine hakim olma eğilimindedir. [3]
Bu nesnelerin tespit edilmesi, gökbilimcilerin asteroitlerin iç Güneş Sistemi boyunca nasıl taşındığını ve yerçekimi etkileşimlerinin ve Güneş’in ısısının parçalanmalarına nasıl katkıda bulunabileceğini anlamalarını sağlar.
Sheppard, “DECam araştırmamız, Dünya’nın yörüngesindeki ve Venüs’ün yörüngesine yakın nesneler için şimdiye kadar yapılan en büyük ve en hassas aramalardan biridir” diyor. “Bu, iç Güneş Sistemi’nde ne tür nesnelerin gizlendiğini anlamak için eşsiz bir şans.”
“On yıllık olağanüstü hizmetten sonra, DECam önemli bilimsel keşifler yapmaya devam ederken, aynı zamanda tüm insanlığa fayda sağlayan çok önemli bir hizmet olan gezegen savunmasına katkıda bulunmaya devam ediyor” diyor NOIRLab NSF Program Direktörü Chris Davis.
Kaynak : noirlab2226 — Bilim Bülteni
Notlar
[1] Einstein’ın genel görelilik teorisi, büyük kütleli nesnelerin uzay-zamanın dokusunu nasıl çarpıttığını ve bunun Evren’deki nesnelerin hareketini nasıl etkilediğini açıklar. Güneş Sistemimizde, bu etki, örneğin, sadece Newton fiziği kullanılarak doğru bir şekilde açıklanamayan Merkür gezegeninin yörüngesinin presesyonu (yalpalama hareketi İ.V.) olarak doğrudan ölçülebilir.
[2] İç Güneş Sistemi’ne doğru gözlem yapmak yer-tabanlı teleskoplar için zor, NASA’nın Hubble ve James Webb Uzay teleskopları gibi uzay tabanlı optik/kızılötesi teleskoplar için imkansızdır. Güneş’in yoğun ışığı ve ısısı hassas elektronikleri kızartacaktı. Bu nedenle, hem Hubble hem de JSWT her zaman Güneş’ten uzağa işaret eder.
[3] Atria asteroitleri — Hawaii dilinde Apohele asteroitleri terimiyle de bilinir — Dünya’ya yakın asteroitlerin en küçük grubudur. Yörüngeleri, Dünya’nın perihelionundan (Güneş’e en yakın nokta) daha küçük bir afelyona (Güneş’ten en uzak nokta) sahiptir.