A Few Thoughts on The Legislation on Design Supervision of Buildings Exhibiting “Speciality” According to Turkish Building Earthquake Regulation
H. Polat Gülkan
Başkent Üniversitesi Öğretim Üyesi
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (E) Öğretim Üyesi
ABD Ulusal Mühendislik Akademisi Üyesi
Özet: Ülkemizde var olan inşa kültürü ve bunun uygulaması sonucu yurttaşlarımıza içinde yaşamaları, çalışmaları, eğitim veya tedavi görmeleri amacıyla topluma sunulan binaların özellikle depremler sırasında gösterdikleri zafiyet en azından Cumhuriyet döneminde kabul edilir seviyede olmamıştır. Bu acı gerçeğin değiştirilmesi için yüz seneden beri her teknoloji, yasal ve bilim alanında sayısını kimsenin bilemeyeceği miktarda idari ve fenni tedbir getirilmiş ise de bunların elle tutulur sonuçları toplumun hak ettiği güven içinde hayatını devam ettirmesi için yeterli olmamıştır. En yakın travmatik tecrübeyi milletçe 6 Şubat 2023 depremlerinde bir defa daha geçirdik.
Anahtar Kelimeler: Deprem, Bina Deprem Yönetmeliği, Bina Tasarımı
Abstract: As a result of the construction culture and its application in our country, the vulnerabilities of the buildings offered to our citizens for living, working, education or treatment, especially during earthquakes, have not been acceptable, at least during the Republic period. Although administrative and technical measures have been taken in every technological, legal and scientific field for a hundred years in order to change this painful reality, the tangible results of these have not been sufficient for the society to continue its life in the security it deserves. We, as a nation, have experienced the most recent traumatic experience once again in the February 6, 2023 earthquakes.
Keywords: Earthquake, Building Earthquake Regulations, Building Design
Yazıyı Kaleme Almaya Neden Gerek Duydum
Ülkemizde var olan inşa kültürü ve bunun uygulaması sonucu yurttaşlarımıza içinde yaşamaları, çalışmaları, eğitim veya tedavi görmeleri amacıyla topluma sunulan binaların özellikle depremler sırasında gösterdikleri zafiyet en azından Cumhuriyet döneminde kabul edilir seviyede olmamıştır. Bu acı gerçeğin değiştirilmesi için yüz seneden beri her teknoloji, yasal ve bilim alanında sayısını kimsenin bilemeyeceği miktarda idari ve fenni tedbir getirilmiş ise de bunların elle tutulur sonuçları toplumun hak ettiği güven içinde hayatını devam ettirmesi için yeterli olmamıştır. En yakın travmatik tecrübeyi milletçe 6 Şubat 2023 depremlerinde bir defa daha geçirdik. Yazımın hazırlanması yalnızca bu gerekçeye dayanmıyor. Ülkedeki bina envanterinin sahip olduğu kolay çökebilirlik ile hasar görebilirlik özellikleri, yüz binlerce insanın can vermesine ve neleri varsa bir anda kaybetmelerine ilişkin sayısız inceleme yazısı bulunuyor. Bir kaçının müellifi de benim (Bkz. “Atıfta Bulunduğum/Aktardığım Kaynaklar”). Bunların tekrar edilmesi şu an için kimseye fayda getirmeyecektir. Vatandaşlarımızın yakasını bırakmayan deprem illetine çözüm getirmek için icat edilen çarelerin sonuncusu, 2019’da yürürlüğe giren “Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği”ndeki bazı “özel” bahislerin “özellik” taşıyan binalara uygulanması halinde Proje Müellifinin ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği (ÇŞİDB) tarafından tayin edilmiş Yapı Denetim Firmasının mutlaka, adına “Tasarım Gözetmeni” denilen özel şahıslardan teknik hizmet satın almasını mecburi hale getiren düzenlemedir. Tezim odur ki, Tasarım Gözetmeni Uzmanlık Alanı (TGUA) içindeki kişiler karakuşi bir tarzda yetkilendirilmekte, dayanaksız hukuki imtiyazlara sahip kılınmakta, sorumlulukları belirsiz aktörlere dönüştürülmekte, maliyeti artırıcı ve işleri yavaşlatıcı rollere getirilmektedir. Ülkemizdeki bina kalitesinin iyileştirilmesi ve temini yolunda hiçbir müspet katkı veremeyen bu düzenleme ortadan kaldırılmalıdır.
Durumun Tespiti
Türkiye’deki yapı dünyasında deprem afetinin yol açtığı zararların azaltılması hedefine yönelik olarak 2019 sonrasında kurgulanmış ve üzerinde durulması gereken bir yeni gelişme bulunuyor. O yılın 1 Ocak tarihinde yürürlüğe giren TBDY 2011-17 yılları arasında AFAD koordinasyonunda önce genişletilmiş alt komisyonlarca, sonra alt komisyonların verimli olmadıkları gerekçesiyle 2015’ten itibaren metnin nihai sürümünü hazırlaması için teşkil edilen beş kişiden meydana gelmiş bir “Koordinasyon Komitesi”nce ortaya konulmuştu. Koordinasyon işi ülkemizin kültüründe rağbet görmeyen bir ortak çalışmaya işaret ettiğinden olacak nihai metin ağırlıklı olarak ABD’de altlık olması için hazırlanmış ASCE7-10’den mülhem bir tarzda 2017’de düzenlenen bir Çalışma Grubu toplantısında teknik camiaya sunuldu. İhtiva ettiği hükümlerin en can alıcı ve yeni görülenlerin hiçbirisi deneysel veya hesabi teyit görmeden, örnek binaların neye benzediği anlaşılmadan peşpeşe dizildi. Üyelerinden olduğum Redaksiyon Komitesi “Amerikalılar ne yapıyorsa biz de yapabiliriz” ilkesinin benimsenmesi sonrasında işin nereye varacağına tek bir defa bakmadan 400 sayfalık bir metni AFAD’a sundu. O metin hala yürürlüktedir. Yapılan itirazların hemen hepsi “işin acele olduğu” veya “yapabiliriz” gerekçesiyle kulak ardı edildi. Gerçekten, fıkrada olduğu gibi, bir at tasarlaması için görevlendiren komisyon yıllar sonunda mükemmel bir deve tasarladı. 2019 sürümü TBDY ağır makyajla çekidüzen kazanmış bir metindir. Bazı başlıkları ülkemizde ilk defa mühendislik camiasına sunulmuş ise de bu hususlar daha önce teferruatıyla incelenmemiş, bina güvenliği açısından ne getirip ne götürdüğü bilinmeden Resmi Gazete’de ilan edilmiştir. Getirilen “yenilikler”in bazıları o kadar yenidir ki bunların hakkıyla uygulanması ancak ÇŞİDB’ce bahşedilen yetkiyle donanmış kimselerce yapılabilir denilmiş, bu Tasarım Gözetmenlerinin adlandırılması Bakanlıkta teşkil edilen beş kişilik bir heyete tevdi edilmiştir. İşin anlaşılmaz bir başka tarafı şudur:
Türkiye Deprem Tehlikesi Haritasının (TDTH) son halini alması TBDY’den sonrası meydana geldi. Yani, araba, atın önünde yerini almıştı. Yönetmelik hükümlerine göre boyutlandırılmış dizayn örnekleri ancak TBDY Resmi Gazete’de yayınlandıktan sonra tertiplenen eğitim kurslarındaki ders notlarında inşaat mühendislerinin bilgisine sunuldu.
Yazı için önemli olduğundan dolayı TBDY’den bir alıntıya göz atalım:
1.3. ÖZEL KONULARDA TASARIM GÖZETİMİ VE KONTROLÜ
1.3.1. Tanım
1.3.1.1 – Bu Yönetmeliğin uygulanmasına ilişkin değerlendirme ve tasarım süreçlerinde, özel uzmanlık gerektiren konularda projenin başlangıcından tamamlanmasına kadar ilgili tüm tasarım aşamalarında görev yapacak şekilde, ilgili alanda teorik ve mesleki bilgi ve deneyim sahibi inşaat mühendislerinden “tasarım gözetimi ve kontrolü” hizmeti alınmak zorundadır.
1.3.1.2 – Bu tür hizmetleri yerine getireceklerin eğitim koşulları, mesleki yeterlilik ve deneyim konuları ve bunların belgelendirilmesi ile hizmetin yürütülmesine ilişkin usul ve esaslar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından belirlenir.
Halbuki aynı Yönetmelik 18.3.2018’de Resmi Gazete’de çıktığında şunu demekteydi:
Yürütme MADDE 6 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının bağlı olduğu Bakan yürütür.” Afet ve Acil Durum Başkanlığı (AFAD) şu anda “Bağlı Kuruluş” olarak İçişleri Bakanlığına bağlı bir kurumdur. Yani Yönetmelik bir başka bakanlığa, onun içindeki bir hükmün uygulanması ise bir başka bakanlığa tevdi edilmiştir. Kamu Yönetimi 101 dersinin ilk saatinde hocanın talebelere öğrettiği şey kurumların yetki ve sorumluluklarının örtüşmemesi gerektiğidir. O zaman hukuki karmaşa kaçınılmaz hale gelir, kurumlar arasında rekabet ve öyle uygun düşerse işten kaçınma meydana gelir. Dahası da bulunuyor. Tasarım gözetmenliği hizmetlerini düzenleyen 11.01.2019 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Tasarım Gözetmenliği Hizmetlerinin Nasıl Yürütüleceğine İlişkin Tebliğ şöyle demektedir:
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç ve Kapsam
MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı; 18/3/2018 tarihli ve 30364 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği kapsamında, özel uzmanlık gerektiren konularda tasarımın gözetimi ve kontrolü hizmetini yerine getireceklerin eğitim koşulları, mesleki yeterlilik ve deneyim konuları ve bunların belgelendirilmesi ile hizmetin yürütülmesine dair usul ve esasları belirlemektir.
Dayanak
MADDE 2 – (1) Bu Tebliğ, 10/7/2018 tarihli ve 30474 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 107 nci maddesinin birinci fıkrası ile 18/3/2018 tarihli ve 30364 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türkiye Bina Deprem Yönetmeliğinin eki Deprem Etkisi Altında Binaların Tasarımı İçin Esasların 1.3 üncü maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Özel Binalar Mühendislik Komisyonu
Özel binalar mühendislik komisyonu ve görevleri
MADDE 14 – (1) Bu Tebliğin uygulanması ile ilgili iş ve işlemlerin yürütülmesini sağlamak üzere, Bakanlık merkezinde özel binalar mühendislik komisyonu kurulur.
(2) Komisyon, konu ile ilgili Bakanlık personeli arasından, biri yönetici düzeyinde olmak üzere Bakanlıkça görevlendirilecek iki; Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığından bir; deprem mühendisliği alanında bilimsel ve uygulamalı araştırma, yüksek lisans ve doktora seviyesinde eğitim ve öğretim yapan üniversitelerde en az doçentlik kadrosunda olmak üzere asgari yedi yıl görev yapan, bu Tebliğ konusu alanlarda araştırma, uygulama, eğitim ve danışmanlık tecrübesi ile temayüz etmiş ve tasarım gözetmenliği koşullarını sağlayabilen iki adet üye olmak üzere toplam beş inşaat mühendisi üyeden oluşur.
Yürürlük
MADDE 16 – (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 17 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Çevre ve Şehircilik Bakanı yürütür.
Demek ki İçişleri Bakanlığı bünyesindeki Bağlı Kuruluş AFAD, TBDY’yi hazırlayıp yayınladıktan sonra onun bazı hususlarının yerine getirilmesi görevini kendisiyle hiçbir organik ilişkisi olmayan bir başka bakanlığa devretmektedir. Buna örnek benim bilmediğim başka haller var mıdır? Meraka değer. Acaba hazırlayıcı kurum içinde “afet”, yani ülkemiz için hemen akla gelen tür olduğu için deprem kelimesi geçtiğinden dolayı AFAD olarak belirlenmiş, buna karşılık denetlenen faaliyet inşaat olduğu için de netice itibariyle eski Bayındırlık ve İskan Bakalnlığının yerini almış bulunan Yapı İşleri Genel Müdürlüğü’nü içinde bulunduran Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği olarak mı düzenlenmiştir?
Yukarıdaki Tebliğ’in sonunda tam altı EK-1 mevcuttur. Bazıları yazımdaki kapsamın dışında olan bu Eklerin sıralanışı şu şekildedir:
Görüldüğü gibi ülkemizdeki inşaat mühendisliği uygulamasında artık “Tasarım Gözetmenliği Uzmanlık Alanlar”ından birinde başka meslektaşlarının sahip olduğu bilgi ve sezginin ötesinde bilgilere sahip olduğu Bakanlıkça resmen tescillenmiş TGUA sahipleri zuhur etmiş bulunuyor. Tebliğin diğer ekleri Uzman diye adlandırılabilmek için yerine getirilmesi şart koşulan kıstasları, hangi uzmanın ne iş yapacağı, ne kadar hizmet bedeli alacağı, çoklu uzmanlık gerektiren kombinasyonları, ruhsat beratının örneği ve kaşelerin taşıması gereken işaretleri ve yapı sahibiyle aktedilecek sözleşmenin teferruatını belirlemektedir. Proje yapmanın maddi karşılığının işkolundaki amansız rekabetten dolayı dünya standartlarının çok altında seyrettiği ülkemizde gözetmen sıfatıyla başkasının yaptığı iş hakkında hariçten görüş bildiren kişilerin aldığı ücretin müellifin aldığından fazla olabileceği haller herhalde hiç de az değildir. Devlet kendi eliyle sorumluluğu gri renkte tarif edilen insanlara “bu arkadaşlar biraz rahatlasınlar” dercesine mali imtiyazlar bahşetmektedir. Yazımın tezlerinden birisi böyle bir düzenlemenin hukukun ihlali olduğu düşüncesidir.
Bir erken yorum yapmanın zamanı gelmiştir: Sahaya “özel” deprem tehlikesi nedir? TBDY ile aynı zamanda yürürlüğe gire Türkiye Deprem Tehlikesi Haritasında gösterilen tasarıma altlık yapan sayılar “sıradan”, burada elde edilecek olan sayılar ise nasıl “özel” oluyor? Madem ki ortada UDSEP tarafından ödenen dünya kadar masraf ve çok geniş kadrolarca belirlenmiş deprem tehlikesi haritası mevcuttur ve interaktif yoldan kamunun istifadesine sunulmuştur bunun üzerinde olacak bir “özel” çalışma sonucu bulunacak tasarıma ilişkin sayılar nedir? Deprem güvenliği için görev yapacak tek bir uzman kişi oturup civardaki fayları yeniden mi yorumlayacaktır? Daha “bilimsel” metotlar mı uygulayacaktır? Hayır. Sadece altı boş akrobasi denklemleriyle dolu, göze alımlı görünen grafiklerle bezenmiş bir rapor hazırlayacak ve belirlenmiş ücretini alacaktır. Ödediği vergilerin bir kısmı bu çalışmayı finanse etmekte harcanan yurttaş daha mı güvende olacaktır? Zannetmiyorum. ABD’de önemli olsun olmasın bir projenin deprem tehlikesi belirlenmesine ihtiyaç göstermesi halinde onlar USGS’in haritasını kullanıyorlar. Daha hesaplı ve hukuki manası olan bir uygulamadır. Eğer bina sahipleri proje firmasına ilave olarak ilave teknik müşavirlik hizmeti teminine ihtiyaç hissederlerse “Design Reviewer (Tasarım Müşaviri)” olarak gerçek veya özel kişilerle de anlaşmakta ve o tür hizmeti özel hukuk çerçevesinde temin etmektedir. Herhangi bir belediye veya valilik tarafından işaretle isimlendirilen kişi olmayan bu müşavirlerin sorumlulukları ayrı hukuk terimleriyle belirlenmektedir. San Francisco’da inşa edilen gayet gösterişli yüksek bir binanın akademik camiaya mensup tasarım müşavirinin binada anormal oturma ve dönmeler baş gösterdiği zaman nasıl başının derde girdiği bilinen hikâyedir.
“Özellik” Hangi Kıstaslara Sahiptir, Nasıl Tarif Edilir
Türkiye Bina Deprem Yönetmeliğinde belirli ana başlıkların altına sığdırılan özel binaların hesabının bir kısmı, yeni tarif edilmiş “özellikli” konulara hakim olan uzmanlara emanet edilmeğe mecburdur. Bu Yönetmelik şu temayla başlıyor: Bu Yönetmeliğin amacı; ileri tasarım yöntemleri ve teknolojileri gerektiren, özellik arz eden binaların tasarım gözetimi ve kontrolü hizmetleri ile bu hizmeti yerine getireceklerin eğitim koşulları, mesleki yeterlilik ve deneyim konuları ve bunların belgelendirilmesi ve hizmetin yürütülmesine dair usul ve esasları belirlemektir.
İyi de “ileri” tasarım nedir? Buna ilişkin (imaen başkalarının bilmediği) yöntem ve teknolojilerine hakim kişiler kimlerdir ve böylesine ayırıcı özelliklerini ispatlanmış ölçüler içinde nasıl elde etmişlerdir? Onların sıradan mühendislere göre üstün olduklarını nasıl ve kim tayin edecektir? Netice itibariyle bu kişilere bahşedilen unvan beş kişilik bir komisyonun takdiridir. Diğer meslek alanlarında sınavsız alınamayan bu cins imtiyaz nasıl oluyor da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tevdi edilebiliyor? Özellikli binaların tartışmaya kapalı sözlük tarifi var mıdır, hangileridir? Kat sayısı ve hesap tarzı gerçek manada özel olma vasfını bahşeder mi? Öyle tarif edildi diye özellikli bina veya inşa safhası gerçekte öyle midir? Yakın tarihlerde şahit olduğumuz şeyleri de hatıra getirerek bir bakalım.
1999 depremlerinin yarattığı şokun yüzümüze çarpmasının ardından ülkemizdeki inşa kültürünün ne kadar iptidai olduğu ve yurttaşların can ve mal güvenliklerini teminat altına almaktan uzak bulunduğu yeniden hatırlandı. Onbinlerce insanı selamsız duasız toprağa gömdüğümüz günlerde TBMM iş başındaki hükümete olağanüstü hukuki düzenlemeler yapma imkanı getiren kanuni yetkiyi verdi. Bu yetkilerden bir tanesi 595 sayılı Yapı Denetimi Hakkındaki Kanun Hükmündeki Kararname idi. İlan ediliş tarihine göre sıralanmış 595 sayılı bu KHK, tasarımından tamamlanmasına kadar ülkedeki binaların ortaya çıkarılmasını içine alan süreçlerin sıkı bir denetim altına alınmasını hedeflemekteydi. O zamana kadar inşa edilen yapıların teknolojik denetimini güya üstlenmiş bulunan ama hakikatte hayali “fenni mesul” diye adlandırılan kişilerin yerine kalite teminini Yapı Denetim firmaları üstlenecekti. Tabiidir ki yeni ve radikal her düzenlemede olduğu gibi bu sistemin de eksik, kusurlu ve el atılmaya muhtaç yanları yok değildi. İtiraz edenler de yok değildi. Depremin vukubulmasından birkaç ay sonra 2000 Nisanından itibaren yürürlüğe konulan tasarım kontrolü ile alakalı 595 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname, o tarihte ilgili bakanlık olan Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından en azından metin resmi hale gelmeden önce meslek kuruluşlarıyla, akademik çevrelerle, sigorta sektörüyle, müşavir mühendislerle ve başka ilgili çevrelerle bir takım toplantılarda ele alınmış ve gerekçeler ve ilave çözüm yolları hakkında taraflar görüşlerini ortaya koymuş bulunmaktaydı. Bunların hepsinin gözönüne alındığını söylemek mümkün değildir ama bu gereken ödev yerine getirilmişti.
Ne yazık ki Osmanlı’nın yasağı üç gün sürermiş. Anayasa Mahkemesinin Kararnameyi Mayıs 2001’de anlaşılmaz bir şekilde iptal etmesinin ardında alelacele hazırlanan 4708 sayılı kanun 1.7.2001 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu kanun (metninde yapılan onlarca tadilata rağmen) halen yürülükte bulunmaktadır ve Yapı Denetim mevzuatının belkemiğini teşkil etmektedir. Bu mevzuatı uzun uzadıya burada konu edinmek niyetlisi değilim çünkü tasarım aşamasında verilen hizmetler, inşa faaliyeti sırasındaki hizmetler, tasarım kontrolleri, malzeme deney laboratuarları gibi konuya teğetten dokunan alt bölümleri var. Fakat önemli olan temel işleyiş şudur: Yapı sahipleri inşasını yaptıracakları binanın mimarı, mühendisleri, müteahhidi ile özel hukuk hükümleri uyarınca sözleşmeler imzaladıktan sonra ÇŞİDB tarafından kura ile belirnenen Yapı Denetim Firmalarıyla da hukuki bağlılığa sahip sözleşmeler yapmakta, bu şirketler proje kontrolü, inşa denetimi hizmetlerini yerine getirmekte, böylece kalite temini yolunda sağlam adım atılmış olmaktadır. Kimse devlet eliyle seçilip “sen TG oldun, haydi bakalım şu binaların tasarımında yer alan çetrefilli konularda fikir beyan verme işine giriş” diye yetkilendirilmemektedir. Tasarım Gözetmeninin sorumluluk sınırları neredeyse mizahi tarzda belirlenmiştir:
TGUA: Madde 4, Fıkra (4):
Tasarım gözetmenleri, projelerin kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, yönetmelik, standart, fen, sanat ve sağlık kurallarına aykırı, eksik, hatalı ve kusurlu yapılmış olması nedeniyle Esaslarda tanımlanmış tasarım performans seviyeleri için kabul edilen hasarların ötesinde ortaya çıkan yapı hasarından dolayı yapı sahibi ve ilgili idareye karşı, yürüttüğü hizmet dâhilinde kusuru oranında sorumludur. Ancak tasarım gözetmeni, yazılı ihtarına rağmen yapı sahibi ve/veya proje müellifi tarafından uyulmayan konulardan dolayı sorumlu değildir.
Görüyor musunuz, ta baştan hiç bir hukuk insanının veya bilirkişinin tayin edemeyeceği bir sınır verilmiştir. Bina sahibi ilave masrafa giriyor, elinde kapı gibi Bakanlıkça takdire dayalı usulden verilmiş ruhsatı olan çok şeyler bildiğine kanaat getirilmiş bir mühendis bulunuyor ama onun sorumluluğu (veya foyası) ancak ve ancak “tasarım performans seviyeleri için kabul edilen hasarların ötesinde ortaya çıkan yapı hasarından dolayı yapı sahibi ve ilgili idareye karşı, yürüttüğü hizmet dâhilinde kusuru oranında sorumlu” oluyor. Ne güzel. O sınır nerededir, performans seviyesinin bir ölçeği mevcut mudur, herhalde bunu bilecek bilirkişi bu ülkede mebzul miktarda var ki kanun metnine yazılmış. Bu madde hiç bir zaman mağdur olan tarafların lehine işlemeyecektir çünkü öyle bir niyet mevcut değildir.
Ülkenin Depreme Karşı Daha Güvenli Olmasını Temin Bu Yoldan Gidilerek Gerçekleşemez
Her hukuki düzenlemede bulunması gereken tahkim mekanizması her nedense TGUA için düşünülmemiş durumdadır. Diyelim ki bir mühendis Teknik Gözetmen olmak üzere usulüne uygun olarak başvuru yaptı fakat bu isteği Komisyon tarafından geri çevrildi. O kişinin menfaatini korumak adına ne yapacağı belirsizdir. Reddeden Komisyona mı ikinci defa gidecektir? Bakanlık nezdinde girişimde mi bulunacaktır? Yoksa İdarenin bütün tasarruflarını kontrol eden yer olduğu için doğrudan Bölge İdare mahkemesine mi başvuracaktır? Böyle bir durumun ortaya çıkması halinde Mahkeme bilirkişi olarak kimin kapısını çalacaktır? Zaten kıstasları fazlasıyla belirsiz olan bu işin uyuşmazlığını başka Teknik Gözetmenler mi yapacaktır? Mahkemelerin adaleti nasıl yerine getireceğini merak ederim. Bilirkişiler arasında pinpon topu gibi gidip gelmeye, sonra da zaman aşımına uğramaya mahkûm bir düzenlemedir.
Her Teknik Gözetmen konusundaki her konuyu kusursuz bir şekilde bilebilir mi? Mühendislik problemlerinin çözümü için şablon altlık görevi gören metot yoktur. Mühendis çözüm bulucu insandır ama çözüme giden bir yığın yol mevcuttur. Meseleyi halletmek için çok sayıda formülasyon, usul ve yordama başvurulabilir. Ya bir proje müellifinin getirdiği çözüm Teknik Gözetmenin bilgisi dışındaysa? Buna karşılık Uygulama Yönetmeliğini dikkatle incelerseniz göreceksiniz ki Teknik Gözetmen mutlak kontrole sahip, dediği dedik bir kişidir. Bilsin bilmesin ücretini aldığı bir projenin onayını vermezse müellifin yapacağı bir şey yoktur. Özellikle deprem tehlikesinin belirlenmesi işinin ne kadar kesin olmaktan uzak bulunduğunu bir parça takdir edebilen insanların kabul edeceği gibi bu ödev kesin cevaplara sahip değildir. Olmadığı için ortaya çıkan tasarım spektrumuna uyan yer hareketi dizileri belirsizdir, o spektrumun kullanılması sonucu belirlenen iç kuvvetler bilinmezdir. Deprem tehlikesini belirleme işi ülkemizde maalesef TV kanalı müdavimi uzmanlarca sık sık jeofizik değil metafizik ile belirlenmektedir. Madem ki ortada uzun çalışmalar sonucu belirlenmiş bir TDTH bulunuyor neden o kullanılmıyor da yeni ve eksik kalmaya mahkûm yeni sonuçlar peşinde koşuluyor? Fazladan masrafa girilsin diye mi? Zaten spektrumu “özel” çalışma yoluyla hesaplasanız bile ilgili periyot aralığında Haritanın verdiğinden yüzde 10’dan daha fazla indirim yapamıyorsunuz. Bütün telaş yüzde 10 için midir? “Doğru” deprem tehlikesi diye bir tahmin olabilir mi? Karl Popper’in ortaya getirdiği kıstasa göre her bilimsel teorinin çürütülebilmesi imkânsız ise bizatihi kendisi bilimsel değildir. Deprem tehlikesinin teyidi yapılamıyorsa buna “bilimsel” sıfatı yakıştırılabilir mi? İkna olma ihtiyacı duyanlar 6 Şubat 2023 tarihindeki ikiz depremlerin önümüze getirdiği yer ivmesi kayıtlarına bir göz atsınlar. Bütün tehlike modellerinin, fay karaterizasyonlarının, orası burası kırpılmış istatistik dağılım fonksiyonlarının, iddialı uzun denklemlerin tamamının pencereden dışarıya atılabilir olduğu anlaşılmıştır. Siz bakmayın, ellerini ovuşturarak tahminlerin hepsinin neden yanlış sonuçlar verdiğine kılıf bulanların karşı iddialarına. Tabiat her zaman son sözü söyleyen taraftır. Bina güvenliği yer hareketinin önceden “kesin” hesabına değil, yapının bünyesindeki karşı koyucu mekanizmalara bağlıdır. Geri kalanı bir pazarlama taktiğidir, o kadar. İşi basite indirmekle para kazanılmıyorsa o halde onu kimsenin ulaşamayacağı bilimsellik ve konuya vukuf sahibi kişilere emanet edersiniz, olur biter.
Konuyu Bağlarken
TGUA listesinin önemli bir kısmı (lisanımıza zorla sokulmuş bir kelime olan) “nonlineer” metotların kullanılmasının şart olduğunu işlemektedir. Yüksek yapıların, zemin-yapı etkileşmesinin, deprem izolasyon uygulamasına ihtiyaç gösteren hallerin ortaya çıkması halinde mealen doğrusal olmayan hesap usullerinin uygulanması gereklidir denilmektedir. Bu usulerin kullanılmasının her derde deva olacağını sanmak fazla safderunluk olur. Dikkatle icra edilen “kör tahmin” temrinlerindeki, hem de bu konuda iddia taşıyan araştırma ekiplerince, tahmin edilen sonuçlarının ölçülenlerden ne kadar farklı olabildiği hatırlanırsa dikkatli adım atma ihtiyacı hissedilebilir. “Nonlineer” hesap, tasarıma kutsiyet kazandırmaz. Şimdiye kadarki tecrübe de laboratuvar ortamında gerçekleştirilen basit deneylerde dahi ölçümlerin elastik sınır ötesindeki davranışı tahmin etmekte yetersiz kalabildiğini hatırlatmaktadır. Yeni Zelanda’daki Christchurch şehrinde 2011’deki depremin yol açtığı beklenmedik ağır hasar sonrasındaki hüsran akılda tutulmalıdır. Tasarım Gözetmenliği düzenlemesi ülkemizde inşa edilen binalardaki deprem güvenliğini artırıcı bir tedbir değildir. Proje mühendisi ile yapı denetim firması arasına hukuken ne olduğu belirsiz, mealen mutlak onay yetkileriyle donanmış kişilere imkan veren bu düzenlemenin iptal edilmesi kamu yararına olacaktır. İnşaat Mühendisleri Odası bu yönde fikir beyanında bulunmuş ise de işi (mutadı aksine) idari yargıya taşımamış ve kendi üyeleri arasında bu açıdan farklılık olmasına rıza göstermiştir. Buna karşılık kendi mesleki bilgi ve tecrübesine güvenerek iş kuran bir müşavir mühendisin veya bir Yapı Denetim firmasında görevli bir başka mühendisin elinde bir yüksek öğrenim kurumundan alınmış tapu gibi sağlam yetkilendirilmiş diploması vardır. Kimsenin yasal itirazı bulunamaz. TG ise yanlış dizayn edilmiş idari tasarruf sonucu meydana getirilmiş yapmacık bir payedir. Bakanlık “ben çok karmaşık, sıradan mühendislerin bilemeyeceği hükümlere yer veren bir yönetmelik hazırladım. Yükseköğretim kurumları ve meslek kuruluşları ne derse desinler. Yönetmelik’in çetrefilli uygulamasını kimin layıkıyla yapacağını ben belirlerim” diyerek müdahil olmuştur. İşe yaradığına dair bir emare yoktur. Belki iman vardır. Dolayısıyla iptali münasip olacaktır.
Atıfta Bulunduğum/Aktardığım Kaynaklar (Yayınlandıkları seneye göre sıralanmıştır)
Kaynaklar
[1] P. Gülkan (2001): “595 sayili Yapi Denetimi Hakkindaki Kanun Hükmündeki Kararnamenin İptali ve Ardindan Gelen 4708 Sayili Yapi Denetimi Kanunu Hakkinda Bir Deneme,” Türkiye Mühendislik Haberleri, İnşaat Mühendisleri Odasi, Sayi 412, s. 7-19, Ağustos.
[2] E. Kalkan and P. Gülkan (2004): “Site-Dependent Spectra Derived from Ground Motion Records in Turkey,” EERI Earthquake Spectra, 20(4): 1111-1138, November.
[3] T. Kelly (2007): A blind prediction test of nonlinear analysis procedures for reinforced concrete shear walls. Bulletin of the New Zealand Society for Earthquake Engineering, 40(3), 142–159. https://doi.org/10.5459/bnzsee.40.3.142-159
[4] P. Gülkan (2013): “A Dispassionate View of Seismic Hazard Assessment,” Seismological Research Letters, Volume 84, Number 3, p. 413-416.
[5] İnşaat Mühendisleri Odası (2022): Özellik Arz Eden Binaların Tasarım Gözetimi ve Kontrolü Hizmetlerine Dair YönetmelikTaslağı Hakkında İMO Görüşü, (Eklenme Tarihi: 02/09/2022)
[6] P. Gülkan (2023): Şark Cephesinde de Yeni Bir Şey Yok“ Türkiye Mühendislik Haberleri, 514(3), s. 16-25.
[7] P. Gülkan (2023): 6 Şubat Depremleri Işığında Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği Değerlendirmesi, İMO Türkiye Mühendislik Haberleri, 2023 – 4 Sayı: 515, ISSN: 1300-3445, ss. 12-19.
[8] P. Gülkan, V.H. Akansel and E. Kalkan (2023): Response Spectrum Shapes Implied by Earthquakes in Turkey: Comparisons with Design Spectra. Journal of Seismology, https://doi.org/10.1007/s10950-023-10155-7.
[9] P. Gülkan (2024): Şubat 2023 Depremlerinde Binaların Ağır Hasar ve Yıkımlarında Tasarım, Yapım ve Denetim Hataları Yanında Depremlerin Büyüklüğünden ve Yönetmeliklerden Kaynaklanan Sorunlara İlişkin Bir İrdeleme: Antakya Örneği Yazısı Hakkında Değerlendirme, https://yapidunyasi.com.tr/2024/05/29/subat-2023-depremlerinde-antakya-ornegi-yazisi-hakkinda-degerlendirme/