Gözde Akpınar
Okuduğu üniversitenin sunduğu bir imkanla İngiltere’de Portsmouth Üniversitesi’nde aynı bölümü bitiren Gözde Akpınar, Türkiye’ye döndükten sonra Betek Grubu’nda işe başladı. Gözde Akpınar, Betek Grubu’nda kadın, eğitim ve çevre olmak üzere, birçok farklı alanda sosyal sorumluluk projeleri yürütüyordu.
Filli Boya’nın kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Celal Akpınar, 2005 yılında yakalandığı kansere yenik düşerek hayatını kaybetti. Ardında 340 trilyon cirolu dev bir şirket ve Avrupa’nın en büyük boya fabrikasını bırakan Celal Akpınar‘ın tek çocuğu olan Gözde Akpınar, ‘Sadece biz değil tüm Türkiye çok önemli bir değeri kaybetti’ dedi.
Gözde Akpınar henüz 25 yaşındaydı…
Babasının prensesiydi. Ailenin tek çocuğuydu. Sektöründe Filli boya olarak Avrupa’nın en büyük fabrikası, 340 trilyon liralık devasa ciro ve binlerce çalışanın sorumluluğu omuzlarına kaldı.
Cesareti vardı ama, tecrübesi yoktu. Üstelik, babası ona daima nasihat ederdi, “kaç kişi çalıştırıyorsan, o kadar insan akşam çorbasını içiyorsa, yüzün gülsün, yok eğer o insanlar akşam aç kalıyorsa, sen de aç kal” derdi.
Bu sözler kulaklarında çın çın çınlıyordu, altında ezilmeden taşıyabilmesi için başarılı olabilmesi için zamana ihtiyacı vardı, pişmesi gerekiyordu. Şirketin yönetimini aile dostlarına ve profesyonellere bıraktı, kendi şirketine yönetim kurulu üyesi olarak katıldı. Öğrendi, öğrendi, öğrendi. 29 yaşında kendini hazır hissetti. Yönetim Kurulu Başkanlığı koltuğuna oturdu. Kriz ortamıydı. Herkes kemerleri sıkmaya gayret ederken, o tam tersini yaptı, Türkiye’ye olan güveniyle yatırımını arttırdı, herkes küçüldü, Filli Boya olarak o büyüdü ve Başardı…
Babasının kendisine bıraktığını ikiye katladı, Boya fabrika sayısını dörde çıkardı, çalışan sayısını üçe katladı. Vergi rekortmenleri listesinin değişmez ismi oldu. Türkiye’nin en güçlü en başarılı 50 iş kadınından biri oldu. Babasının vasiyeti gereği, kazandığını, toplumla paylaştı. Sosyal sorumluluk projelerine büyük önem verdi. Özellikle kadınlar için, fırsat eşitliğinden faydalanamayan kızlar için çaba harcadı. Aile Bakanlığı’yla işbirliği yaptı, “kadın ustalar” projesini hayata geçirdi, kadınlara 15 şehirde meslek eğitimi verip, iş hayatına kazandırdı.
Özgecan vahşice katledildiğinde, 30 televizyon kanalının reklam kuşaklarını eşzamanlı olarak satın aldı, yarım dakika boyunca simsiyah karartı. Ne logo vardı, ne marka… Zifiri karanlıkta sadece “Özgecan için” yazıyordu. Ticari kaygıyla değil, toplumsal bilinci arttırmak için yapılmıştı. Tokat gibi çarptı. Kadına yönelik şiddette böylesine etkili bir reklam tarihte görülmedi. “Bir kadın ve bir kız çocuğu annesi olarak, bu sorunu ruhumun derinliklerinde hissediyorum” düşüncesiyle.
Kadına yönelik şiddete dur demek için atılan her adımda yeraldı, her projeye katkı sağladı, para harcadı, mesai harcadı. Şiddet mağduru 12 kadının hayat hikayesinin anlatıldığı “Ölümcül Yaralı” isimli uluslararası farkındalık projesine İstanbul’da ev sahipliği yaptı. Tübitak ve Boğaziçi Üniversitesi’yle birlikte yoksul kız çocuklarımız için Bilim Kampı düzenledi.