Gerçek Bir Nükleer Santral Hikayesi

Gerçek Bir Nükleer Santral Hikayesi

İsmail SALICI
Prokon Müh. ve Müş. A.Ş., Yönetim Kurulu Başkanı

Yıl, 1976 Prokon kurulalı henüz 2 yıl olmuş. Sahamıza giren proje hizmetleri ihalelerini takip ediyoruz. O tarihlerde; Şimdi EÜAŞ, TEDAŞ, TEİAŞ gibi kurumların hepsi TEK (Türkiye Elektrik Kurumu) olarak tek bir kuruluş idi. Ülke ihtiyacı olan, hidrolik santraların kurulması hariç, her türlü enerji üretim tesisinin kurulup işletilmesi bu idarenin sorumluluğunda idi. Ülkede bir nükleer santral yapılması ve işletilmesi için kurum içinde bir “Nükleer Santralar Daire Başkanlığı” kurulmuş ve 30-40 mühendis ve uzman ülkemiz için yeni olan nükleer enerji konusunda ihtisaslaşmaları için yurt dışına gönderilmişti. Bir yandan da Elektrik İşleri Etüt İdaresi’nin 1968 yılında başlattığı ve sonra ara verdiği nükleer santral yer seçimi çalışmalarını 1972-1974 yılları arasında tamamlamış ve nükleer santral yeri olarak Akdeniz sahillerinde Silifke’de Akkuyu’yu belirlemişti.

Daha sonra nükleer santral yatırımına bir hazırlık olmak üzere bu sahayla ilgili alt yapı mühendislik hizmetleri ihalesi yapıldı. İşte Prokon Türkiye için yepyeni bir saha olan ve firmamız için yeni ufuklar açacak olan bu ihaleye katıldı ancak kazanamadı. Yıl 1976 ve uzak doğuda o tarihte bizden daha az gelişmiş olan Güney Kore de nükleer santral yapma kararı almış ve ilk nükleer santral yatırımı için çalışmalara başlamıştı.

İlk yıllar programa uygun olarak alt yapı mühendislik çalışmaları tamamlanarak yapım ihalesine geçildi, ve planlanan alt yapı ve deniz tesisleri inşaatları da tamamlandı. Yeri, alt yapısı ve gerekli müsaadeleri hazır olan nükleer santralın ilk yapım ihalesi çalışmaları uluslararası müşavirlik kuruluşlarının katkıları ile başladı ve 1977 yılında ilk ihaleye çıkıldı. Ancak yabancı kapsam için gerekli kredi dış firmalar tarafından temin edilmesine rağmen, yerli inşaat ve montaj işleri için kaynak bulunamadığından ihale iptal edildi. Kaynak sorunu kısa sürede çözülemedi ve bu arada tekrar ihale yapılamadan 1980 ihtilali oldu. Böylece proje uzun bir bekleme dönemine girdi.

1983 yılında Turgut Özal hükümeti döneminde ihale tekrar yapıldı. Ancak gene uzun bir süre finans problemi çözülemediği için, çıkış olarak firmalardan o yılların moda yatırım modeli olan “yap işlet devret” tarzına dönülmesi istendi. Ancak firmalar bu tarz teklif veremeyeceklerini bildirince ihale yapıldığı tarihten 3 yıl sonra bir kere daha iptal edildi. Ve proje tekrar uzun bir süre için rafa kaldırıldı.

Böylece 90’lı yıllara gelindi, nükleer santraller dairesindeki uzman elemanlar bir miktar daha yaşlandılar, bazıları da daha faal dairelere geçiş yaptılar.

Yıl 1994’ün başı, Tansu Çiller hükümeti dönemi ve biraz da stratejik nedenlerle nükleer santral yatırımı tekrar ele alındı. Ancak teknolojiler değişmişti, 10-15 yıl önce hazırlanan ihale dosyaları ile ihale yapmak imkansızdı. Dosyaların tekrar hazırlanması kaçınılmaz olmuştu ve bu iş için bir müşavirlik ihalesi yapıldı. İşte Bu ihaleye Prokon, Amerikan Ebasco firması ile katıldı. Katılan firmaların içinde birde Güney Kore firması vardı. Bizim konsorsiyumun ve diğer batılı firmaların teklifleri 600.000 Dolar’ın üzerinde iken Güney Kore firmasının teklifi 330.000 Dolar idi. İlk yorum Güney Kore firmasının eleneceği ve bu konuda deneyimli batılı fimalardan birinin işi alacağı idi. Ancak iş Güney Kore firmasına verildi. Bu çok ilginç bir sonuçtu ve bunun nedenini araştırdık…

1970’li yıllardan 1990’lı yıllara kadar köprülerin altından çok sular geçmişti. Bizimle beraber nükleer santral macerasına başlayan Güney Kore 11. nükleer santralını tamamlamış ülkede nükleer santral mühendisliğini ve yapımını üstlenen fimalar oluşmuştu. Hem de nükleer santral teknolojilerinin her türü uygulanmıştı. Ve Güney Koreli firmalar tüm teknolojilerde ihtisaslaşmıştı. Batılı müşavirlik firmaları ise belirli teknolojilerin savunucusu ve önericisi konumunda idi. Tarafsızlıkları tartışılabilirdi. Ne diyelim sonuca razı olduk…

İhale dosyalarının Güney Kore fiması tarafından hazırlanması ve ihale kararı alınması 2 yıl almıştı. Nihayet Aralık 1996’da Akkuyu nükleer santral ihalesi 3. defa yapıldı. Çevre tartışmaları kaynak bulma çabaları ve gerekliydi gereksizdi tartışmaları arasında ihale 6 defa uzatıldı. Yıl 2000 ve 3. ihale de iptal edildi. Bu kararı da Bülent Ecevit hükümeti almıştı.

Bu arada yurt dışında eğitim aldırıp nükleer santraller konusunda uzman yaptığımız mühendislerimizin pek çoğu emekli oldular veya uzmanlıkları dışındaki konulara yöneldiler. Meslek hayatları ve idealleri bir türlü yapılamayan ihaleler yüzünden yok olup gitti. Zaten TEK, TEAŞ olarak değişmiş yeni yapılanmada nükleer santraller dairesi de iptal edilmişti.

Nükleer santral dosyası 2000’lerden günümüze kadar çok etkili olarak gündeme gelmedi. Ancak şu sıralardaki enerji darboğazını aşmak için bir çözüm olarak tekrar tartışılmaya başlandı. Yatırım maliyeti çok yüksek olan projenin gerçekleşebilmesi için özel bir kanun çıkartılarak enerji alım garantisi gibi avantajlarla özel sektör için cazip hale getirildi. Artık nükleer santralımızı devlet değil özel sektör yapacak. Şu anda ihale süreci devam ediyor. Ertelenmez ise Eylül 2008’de teklifler verilecek…

Bu arada nükleer santral macerasına birlikte başladığımız Güney Kore’nin ne durumda olduğunu merak ettik. Bir iş için temasta olduğumuz Güney Kore’nin en büyük mühendislik firmalarından biri olan SK Mühendisliğin uzmanlarına sorduk Güney Kore kaçıncı nükleer santralını yapıyor diye. Cevap yirmi birinci oldu…

İyi mi yaptık, kötü mü? İşte bu herkesin bakış açısına göre değişiyor…

Yapı Dünyası Dergisi 2008 Sayı: 150 de yayımlanmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir