Bir Mühendislik Öyküsü

Bir Mühendislik Öyküsü

Cihat UYSAL, Mimar Yüksek Mühendis

Mühendislerin reisi Feyzi Akkaya’nın ölümünün 6. yılı anısına

Öğrencilik yılarımda dinlediğim “Reis Feyzi” öykülerinden birisini hatırlıyorum. Köprü yapımı sırasında karşılaşılan yapının stabilitesi ile ilgili sorunu keman teli ve diyapazon ile nasıl çözdüğünün öyküsü kulaktan kulağa yayılmış idi. “Şifahi bir millet” olarak, kulaktan kulağa geçtikçe değişen bu öykünün aslını, Reis Feyzi’nin yazdığı “ömrümüzün kilometre taşları” adlı kitabından da yararlanarak, bir kirliliğe daha son vermek istiyorum.

Bu öykü, son yıllarda geliştirilen ölçüm tekniği duyargaları (sensör) olan sayısal gerinim ölçme aygıtlarının (strain wire gage) olmadığı zamanlarda benzeri fizik kurallarının uygulandığının da bir öyküsü. Bununla beraber öykünün tamamını okuyunca, birden çok “ilk” ile karşılaşacaksınız.

1933 Yılında Sivas-Malatya-Erzurum demiryolu yapım işini üslenmek üzere kurulan ve adını bu işin baş harflerinden alan SİMERYOL şirketi, o güne kadar ülkemizde yabancılar tarafından yapılan böylesi önemli bir işi yapma ihalesini, üstelik, ihaleye katılan yabacı (Fox) firmasından %50 düşük teklif vererek kazanıyor. Feyzi Akkaya anılarında bunun bir “ilk” olduğunu vurguluyor. İşin kapsamında betonarme olarak yapılması öngörülen köprülere, şirketin yönetim kurulu başkanı Tatar İzzet “benim diplomamda yok” diyerek sempati ile bakmıyor. Çünkü, o dönem betonarmenin henüz yeterince tanınmayan bir sistem olarak algılandığı yıllar…

Yıl 1937. Feyzi Akkaya genç bir mühendis olarak Sadık Diri, Ferruh Atav, Halit Köprücü (kısaca, SAFERHA) tarafından kurulan bir mühendislik şirketinde köprüler konusunda çalışıyor. Saferha, Simeryol’un aldığı işin köprülerinin projelerinin hazırlanması ve yapımı işini ikinci yüklenici olarak üsleniyor. Bu arada, daha sonra ömür boyu ortaklık yapacağı Sezai Türkeş de aynı firmada çalışma arkadaşı.

441. km’de yapılacak betonarme köprünün yapımı sırasında, 45 m’lik kemerin altına kurulan çelik kalıp iskelesinin çaprazlarının eksik yerleştirilmesi, çapraz eksikliği giderilmeden kalıp yapılıp beton yerleştirmeye başlanması nedeniyle, köprü ekseninden kaymaya başlıyor. Bunun üzerine ilgililer şantiyeye çağırılıp, çözüm yolları tartışılıyor ve sonunda Reis Feyzi sorun ile baş başa bırakılıyor. Reis Feyzi’nin anlatımıyla, “bir günlük hazırlıktan sonra, kemer iskele tel halatlarla kayalara 12 tonluk çektirmelerle bağlanıyor, bağlama işleminde 20 ton kapasiteli makara bloğu kullanıyor. Beton yerleştirmeye başlamadan önce iskelenin kritik elemanlarına paralel olarak getirdiği telleri ağız mızıkası ile “la” sesine akord ederek kontrol altına alıyor. Reis Feyzi, anılarında olayı “betonun yerleştirildiği iki gün ben kemer kalıbının altından hiç çıkmadım, ömrüm örümcek gibi tırmanıp bu telleri tıngırdatmak, Kadri Veziroğlu’nun her yarım saatte bir getirdiği kemer hareketlerini gösteren listeyi tetkik edip, bağlantıların gerekenlerini boşaltıp, gerekenlerini gerdirmek ve tepemdeki betonculara, hangi bloğa yüklenmeleri gerektiğini bağırmakla geçti. Beton bittiği gün diğer şantiyeye yine salon kıyafetimle döndüm. Fakat, pantolonumun dizleri ve ceplerimde dört delik oluşmuştu” diyor. Sonuç olarak, kemerin eksenine getirilmesi bir aya yakın sürüyor.

Beni çok duygulandıran bu öyküye son söz yazmak gerekirse, ülkemizde olanaksızlıklar içinde daha kim bilir nice “ilk” yaşandı ve yaşanacak. Yaşananların yazılarak paylaşılması en az bunları yaşamak kadar önemli. Yaşananı söylencelerden gerçeklere dönüştürmek, uygarlık yolunda yürümenin en önemli adımı olmalı.

Yapı Dünyası Dergisi 2010 Sayı: 177 de yayımlanmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir