Çift Başlı Kartal Tarihi

Çift Başlı Kartal Tarihi

Cihat UYSAL, Mimar Yüksek Mühendis

Yeryüzünde yaşayan canlıların boydan fakir olması konusunda yerçekiminden ergonomiye değin birçok neden öngörebiliriz. Bu kısıt canlıları yükseklere erişim yoksulu yapmış, erişemediğine karşı korkudan türeyen düşünceleri beslemiştir. Günümüzde de erişemediğimiz, tanımlayamadığımız evren gizemini koruyor. O nedenle, insanoğlunun gözünde kartal, tarih boyunca gökyüzünün egemeni sayılmıştır. Yırtıcı kuşlar arasında da büyüklüğü ve görünüşü ile öne çıkar. O yüzden, bir savaşımdan söz edildiğinde, kartal sözcüğü de kullanılmaya başlar. Tarih boyunca, insanoğlunun varoluşundan bu yana özlemini duyduğu, ancak, balon ile uçmaya başladıktan sonra bir ölçüde erişebildiği gökyüzü, aynı zamanda tanrıların bulunduğu yer olarak da algılanmıştır. Kartal, Asya’dan Amerika’ya kadar bütün toplumlarda kutsanmıştır. ABD ve Rusya başta olmak üzere birçok devletin, ülkemizde yerel yönetimlerin ve birçok kuruluşun simgesidir. Bu yazıda, kartalın simge olarak tarihte ilk kez çizildiği, taşa kazınıp benimsendiği yaşadığımız bu topraklardaki öyküsünü paylaşmak istiyorum.

Tarih boyunca birçok halkı konuk etmiş Anadolu toprakları ve Ortadoğu, insanlığın uğrak ve geçiş yeri olmuştur. Bunu, günümüzde sürdürülen haçlı politikalarında da görüyoruz. Kartal, önceleri bağımsızlığın simgesi iken, zamanla insanoğlunun kimi bölgesel, kimi de yeryüzünde egemenlik siyasetlerinin simgesi haline gelmiştir. Yazı gibi evrensel iletişim ortamının, yerleşik düzende yaşama kültürünün temellerinin atıldığı Mezopotamya’da, Lagaş kenti, kartalı üstelik “çift başlı kartal” olarak kendine simge olarak seçmiş

ilk örnek olarak biliniyor. Yazının çivi izleri veya simgelerle düzenlendiği o dönemde, çift başlı kartalın daha sonra kübizme kaynaklık edecek zenginleştirilmiş bir anlatım ile çift başlı olarak çizilmesi de araştırılmaya değer bir durumdur. Ne yazık ki, Lagaş Kenti savaş tanrısı olan Ninurta’nın simgesi olan çift başlı kartal sembolüne ait desenler var ise de, kalıntıya ait görsel bir kaynağa erişemedim. Tarihin akışına uygun olarak iz sürecek olursak, bu simgeye günümüzden yaklaşık 3500 yıl öncesinde Hititlerde rastlıyoruz Bu kalıntılar Hattuşaş yakınlarındaki Yazılıkaya’da ve Alacahöyük Aslanlı Kapısının yan yüzüne kazınmış olarak varlığını sürdürmektedir. (görsel-1 Alacahöyük’te çektiğim fotoğraftan yararlanarak ben çizdim).

Tarih sırası ile bakarsak, Bizans çift başlı kartal simgesini “doğunun ve batının egemeni” olarak anlamlandırmış ve kartalın pençelerine kılıç ve haç işlenerek haçlı simgesi haline dönüştürmüştür. (görsel-2) Ancak, bu ekleme, İstanbul’u Haçlıların yağmalamasına engel olamamıştır. Haçlı seferleri sırasında Şarlman tarafından Avrupa’ya taşınan çift başlı kartal simgesinin

Avrupa’da krallık, prenslik ve imparatorluklar tarafından benimsendiği ve yaygın olarak kullanıldığı görülüyor. Çift başlı kartal başta Kutsal Roma Germen imparatorluğu olmak üzere Balkanlar’dan Hollanda’ya kadar birçok ülkede iz bırakmıştır. Moskova prensliği de çift başlı kartalı simge edindiği için bugün Rusya’nın metal paraları olan Kopek üzerinde çift başlı kartal simgesi halen kullanılmaktadır. (görsel-3)

Türklerin Anadolu’ya gelmesi ile yerleşikliği benimseyen Selçuklu Beyliklerinde de söz konusu simge, özellikle, Doğu ve Orta Anadolu yöresindeki yapılarda kullanılmıştır. O nedenle, çift başlı kartal simgesi günümüzde başta İstanbul, Konya, Erzurum, Erzincan olmak üzere ülkemizin bir çok yöresinde yerel yönetim, üniversite, patrikhane gibi bir çok kurum ve kuruluş tarafından kullanılmaktadır. Yazıda yer alan görüntüler tarih ve de anlatım sırasına göre yerleştirilmiştir. Son görüntü Mengücekoğulları tarafından Divriği’de yaptırılan, UNESCO dünya kültür Mirası Listesinde yer alan Ulu Cami ve Şifahane yapısının kapısına işlenmiştir. (görsel-4)

©Yapı Dünyası Dergisi 2014 Sayı: 219-220-221 de yayımlanmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir