Tasarım, Hayalden Gerçekleştirmeye…

Tasarım, Hayalden Gerçekleştirmeye…

Cihat UYSAL, Mimar Yüksek Mühendis

“insan hayal kurarken adeta bir tanrı, düşünürken bir dilencidir.”
F. Hölderlin

Hayal kurmak, düşüncede sınırsız özgür olmak diye tanımlanabilir. Bu sınırsız özgürlüğün kısıtlarının olmadığını söyleyemeyiz. Çünkü bilinçaltı, bilinç ve bilgi birikimi hayal kurmanın temelini oluşturur. Bilinçaltımızın içeriğinde ise, hayal edenin aldığı temel eğitimden başlayarak, yetenek ve ilgi gibi kişisel özelikler yer alır.

Hayali gerçeğe dönüştürmek istediğimizde karşılaştığımız sorunlar, bize bu konuda kısıtların olduğunu gösterir. Madem hayallerimizi gerçeğe dönüştürmenin sorunları var, acaba hayal kurmak anlamsız bir çaba mıdır? Neden hayal kurarız? Hayal kurmak boş bir çaba mıdır? Hayal kurmak kazanç mı, yoksa kayıp mıdır? Başta edebiyat olmak üzere bütün sanat dalları hayal kurmanın sağladığı özgürlükle yeni düşünceleri geliştirir, eski düşünceleri de geliştirir ya da çeşitlendirir. Hayal kurmada kişilerin geliştireceği düşünceler önemsenmelidir. Hayal kurmak kendi başına, bağımsız bir eylemdir. Gerçekleşmesinin istenmesi ayrıca ele alınmalıdır. Çünkü hayal kurmak genellikle gelişmeyi, dönüşümü besler ve zenginleştirir. Ne var ki, ülkemizde bu konuda kamu yönetim anlayışı ve yöneticileri hayali engelleyen bir anlayışa sahip. Yetkililerin “biz icat yapamayız” demeleri bunun örneği olarak gösterilebilir.

Konuyu baştan alırsak, hayal kurmak insanoğlunun düşünme becerisinin sonucu. Günümüze kadar tarih boyunca insanoğlunun gerçekleştirdikleri, hayal kurmanın yaşamın ayrılmaz bir çabası olduğunu gösteriyor. Düşünme ve hayal kurma aklımızın becerisi. O sayede varlığımızı, çevremizi, doğayı algılar ve onu anlamaya çalışırız. Bu çaba insanın kendi varlığını kavramak ile başlayan soruları oluşturur. Bu sorular insanın yeryüzünde yaşamını sürdürebilmesinde kılavuzdur. Hayalin geleceği biçimlendirmesinde edebiyat eserleri özgün örneklerle doludur. Örneğin, Jul Vern’in “arzın merkezine seyahat ve aya seyahat”, J. Svift’in “Gülüver’in Seyahatleri” gibi eserler ilk akla gelenler. Bu hayallerin çoğu gerçek oldu. Kaldı ki, geleceği planlama konusunda toplumların “2023 projesi” gibi hedefler koyularak o hedeflere erişme çabası da, bütün teknik veri işleme olanaklara karşın hayal sayılmaz mı? Hölderlin’in sözlerine en yakın konu tasarımdır. Tasarım, onu iş edinmiş biz mühendis ve mimarların konumunu anlatmaktadır. Tasarım hayalden beslenen, öngördüğü hayali gerçekleştirmede, yaşanması olası sorunlar için çözüm önerisi içermesi gereken bir süreçtir. Tasarım ve mühendislik kavramı nerede ise bütün etkinliklerde kullanılmaya başladıysa da, dar anlamda bir amacı gerçekleştirmek için tanımlanmış bir üretim nesnesini, eldeki olanaklarla gerçekleştirmeyi hayal etmektir. Hayalden farkı, sınırsız özgürlüğünün olmaması, gerçekleşme sorunlarının da çözülmesini gerektirmesidir. Ancak, gerçekleştirme sürecinde tasarımın öngörülerinin yeterliliği, hata ve eksikleri tasarımın hayal düzeyinin sorgulanmasını gerektirir. Günümüzde tasarımın hedeflerine erişmede teknoloji başroldedir. Tasarımcının teknolojiden beslenen hayalleri, tasarımın başarısında belirleyicidir. O nedenle, yeni teknolojileri izlemek, daha yenilerini hayal etmek zorunludur.

İnsanı anlatan en belirleyici davranış, hayal kurmaktır. İnsan, hayal ettiği sürece yaşar. Ancak, günümüzde dünyada da toplumların ortak bir gelecek hedefleyerek, yaşamın sürdürülebilirliği bağlamında ciddi bir çabası yok. Umarım, “geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer” diyeceğimiz “hayal kırıklıkları” yaşamayız.

Yapı Dünyası Dergisi 2014 Sayı: 222-223 de yayımlanmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir