Çapraz Izgaralı Taşıyıcı Yapılar

Çapraz Izgaralı Taşıyıcı Yapılar

Cihat UYSAL, Mimar Yüksek Mühendis

Kerpiç ve taş kullanımı ile üretilmeye başlayan yapılara biçim verilirken, onların kemer, kubbe gibi teknik buluşlarla hafifletilmesi tarihin en eski ve önemli çözümlerindendir. Bugün bu mirası betonarmeden çeliğe ve ahşaba kadar birçok seçenek için geliştirerek kullanıyoruz. Birbiri ile kesişen ögelerden oluşan ızgara (grid) örgüsünün de yapıların taşıyıcı sistemini oluştururken tarih boyunca geliştirildiğini biliyoruz. Bu yazıda ızgara örgülü yapıların tarihten günümüze çapraz konumda nasıl kullanıldığını örneklemeye çalışacağım.

Sanayi devrimi sonrasında toplu üretimin getirdiği bir biçimlenme olarak başta modüler tekrar olmak üzere rasyonelliğin öngörüleri ile ön plana çıkmış ve yapıların tasarımında, taşıyıcı sistemlerinin birbirine dik eksenler (ızgara) ile biçimlenmesi tercih edilmiştir. Izgara tercihinin nedenlerini birçok gerekçe ile açıklayabiliriz. Tarihe bakarsak, ızgara plan Mısır’da Piramitlerle başlamış, antik dönemde Megaron olarak temel bir mekan tercihine dönüşmüştür. Bugün Mimarlar Odasının simgesi olan, mekanı en yalın hali ile anlatan megaron planı da, (her ne kadar yan yana getirilirken dalgalı araziye oturturken amorf hale getirilmiş olsa da) özünde ızgaradan türemedir. Megaronun ardından, Milet’li Hipodamus Priene Kentinin ızgara planlı olmasını öngörmüştü. O nedenle, bu yaklaşımın yapı-çevre bağlamındaki ilk tohumunu MÖ 5. yüzyılda Milet’li Hipodamus attı diyebiliriz. Yapıların tasarımında ızgaranın yaygın kullanımının nedenleri saymakla bitmez. Örneğin, yerçekiminin belirlediği, döşeme ve kolon ihtiyacı ile ızgaranın yatay ve düşey konumlanmasının, varlığını günümüzde de sürdürmesinde başat neden olduğu söylenebilir. Izgaranın döndürülerek düşey ve yataya aykırı konumda kullanılması ise, yerçekimi etkenine karşı farklı olanaklar getirmiştir. Bu kullanım günümüzde çapraz ızgara sistem (diyagonal grid ya da dia-grid) olarak adlandırılmaktadır. Çapraz ızgara sistemi yapılarda çatı, duvar ve hem çatı hem duvar denebilecek küre, koni ve benzeri kapalı biçimlerde giderek yaygınlaşmaktadır.

Çapraz ızgaranın günümüzde kafes kabuk olarak taşıyıcı yapı sistemi haline gelmesinin geçmişini Asya’da yaklaşık 3000 yıllık bir göçer geleneğin ürünü olarak Moğol, Kazak, Türkmen çadırlarında görüyoruz. Asya’da bu yapılara Yurt deniyor. Fotoğrafta görülen Yurt yapıları çeşitli büyüklüklerde yapılıyor. Bu yapılar günümüzde de zemin yalıtımı, örtü gibi ögeleri değiştiği halde taşıyıcı çapraz ızgara karakteri değiştirilmeden kullanılıyor. Öyle ki, günümüzde Asya dışındaki ülkelerde de bu tür yapıları kullananlar var. Kısa sürede kurulan bu yapıların duvarlarını silindirik ahşap kafes duvar oluşturuyor. Daha sonra üzeri çadır ya da benzeri ile kaplanan bu yapıların insanoğlu yeryüzünde var olduğu sürece kullanılacağı anlaşılıyor. Yurt kurulurken duvarı oluşturacak ızgara yapım yerine demet halinde birbirine bağlanmış olarak getiriliyor ve ardından teleskopik olarak genişletilerek kafes duvar oluşturuluyor. Bu mekanizmayı anlatmak üzere makaslı akrobat aydınlatma konsolu fotoğrafını yazıya ekledim.

Şimdi sizlere çapraz ızgara sistemleri ile tasarlanan ve inşa edilen Çin Halk Cumhuriyetinin Başkenti Pekin’deki bir yapıyı anlatmak istiyorum. Çin televizyon merkez binası diyebileceğimiz bu yapı “CCTV Headquarters” olarak anılıyor. Bu yapı zemin üzerinde yaklaşık 50 katlı olarak tasarlanmış. O nedenle, yeni yapılanlarla karşılaştırıldığında gökdelen demek doğru olmaz. Ancak yapıyı özgün ve benzersiz yapan çapraz ızgara sistemi ile 75 m.’ye varan bir konsola sahip olması. Konsol yapı yaklaşık 13 katlı yüksek, guse demeye dilim varmayan heyula bir kütleden oluşuyor. Bedenimizle algılayamayacağımız bu büyüklük gerçekten bir meydan okuma. Öyle bir çevrede yaşayan insanı etkileyecek, dönüştürecek algı ve farkındalık yaratacak bir yapı. Bu yapının tasarım ve yapım öyküsünü başka bir yazıya bırakıyorum.

Özetle, çapraz ızgara taşıyıcılar kafes kabuk sisteminin yaygın kullanımı ile son dönemin büyük ve gösterişli yapıları olarak dünyanın nerede ise bütün bölgelerindeki yoğun yapı yerleşimlerinde boy gösteriyor. Öyle ki, geleneksel mühendislik kavramları zorlanarak, bilgisayar ortamında tasarım, teknolojik modelleme ve hesaplama olanaklarının gelişmesi ile yapılar kabuk değiştirme sancılarını yaşıyor. Malzeme üretiminde meydana gelecek yeni seçenekler belki de bize yeni bir fiziksel çevre tasarlama ve üretmemizi sağlayacaktır. Günümüzde bu gelişmeler ağır bedel ödenerek ortaya çıkıyor. Bunu, yarına ilişkin bir öngörü olarak söylüyor ve umut ediyorum.

©Yapı Dünyası Dergisi 2016 Sayı: 238-239 da yayımlanmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir